"Güzelim manyak mısın? 1.5 yaşındaki çocuğa ışın kılıcı mı alınır? İstiyorsan alalım sana. Ama çocuğa şurdan bir ayıcık alıp çıkalım. Dünya kadar var zaten."
Dorukhan elimdeki ışın kılıcını küçük çocuğunu azarlayan anneler gibi elimden çekip alırken dudaklarımı büzdüm. Aslında kılıcı biraz kendime istiyordum ancak söylemeye dilim varmıyordu.
"Ayyy, Çiçek Nefes değil mi o? Bay Günışığın yazarı. Yakından da daha güzelmiş. Yanına gitsek mi?"
2 reyon ötede duyduğum seslerle birlikte Dorukhan'dan biraz uzaklaşmıştım. O maskesini yüzüne çekerken peluş reyonundan bulduğum biraz büyük ayıcığı kucaklayıp bana bakıp fotoğraf çekilmek isteyip utanan tatlı okurlarımın yanına ilerleyip birkaç iron man figürü daha aldım. Bana bakıp gülüştüklerini duyduğumda kocaman gülümseyip onlara dönerek göz kırpmıştım.
"Ay abla, fotoğraf çekilelim mi? İmza gününü kaçırdık. YKS'den sonra moral olur dedik ama sınav moral bırakmadı."
Sınav stresini çok iyi biliyordum. Bizim dönemde şanslıydık. En azından gerçek bir düzenimiz vardı. Ancak şimdi tüm ülkeyi sınava sokarak gerçekten çalışan çocukların hakları kebap gibi yeniyordu. Yanıma yaklaşan kıza kolumu sarıp tebessüm etmiştim.
"Merak etmeyin. Ben size güveniyorum. Siz aklınıza koyduğunuz her şeyi başarırsınız. Çünkü sizin inanılmaz bir gücünüz ve sevginiz de var."
2 reyon ötede duyduğum tanıdık kıkırtı tebessümümü büyütürken kızların çıkardığı defterlere onlar için güzel şeyler yazıp imza attıktan sonra birkaç selfie çekilmiştik.
"Abla toplu fotoğraf çekilelim ya. Bakar mısınız, Bize fotoğraf çekebilir misiniz rica etsek?"
Benden biraz daha uzun olan, 19-20 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim genç kız Dorukhan'a seslenirken hafifçe dudağımı ısırdım.
Dorukhan elinde 2 tane ışın kılıcı ve 2 prenses tacıyla ortalıkta dolanırken gelen rica ile hevesle yanımıza gelmiş ve telefonu eline almıştı.
Pot kırmamak için kendimi zor tuttum.
"Gülümseyin bakalım. Çekiyorum."
Dorukhan sesini hafif kalınlaştırdığında yutkundum ve kocaman gülümsedim. Fotoğrafta beni harcamadığına emindim.
"Teşekkür ederiz abi, Çiçek abla sana da çok teşekkür ederiz! İlaç gibi geldin ama keşke Huiseong ölmeseydi."
Eee güzelim, keşkelerle yaşamayacaksak neden vardı bu dünya?
"Eee kızlar, bu hanımefendi kitapta sağ eleman bırakmamış. Huiseong'a acır mıydı sizce?"
Dorukhan elindekileri sepete koyup kenara bıraktıktan sonra kollarını kucağında birleştirip kenara yaslanarak kızlara dönmüştü. Evet, çok kritik bir muhabbet açıldı şu an.
"Ay abi, haklısın valla. Ama Çiçek ablam, vallahi de çok güzel kitap. Bitirip bitirip başa alıyorum. Hina'ya aşık olmuş olmak benim suçum değil. Ezilen kadınlar yerine vatanı ve yaşamı için güçlü kadınlar yazdığın için teşekkür ederiz! Tutmayalım biz seni. Peluş da çok güzelmiş. "
Kızlar övgü ve yergiyi bir arada harmanlanmış ve üstüme salıp oradan uzaklaşmışlardı. Gülümsedim.
Dorukhan yanıma gelip kolunu omuzums attığında koluna hafifçe vurup elimdekilerle kasaya ilerledim.
Dorukhan benden erken davranmaya çalışsa da, alttan yediği çimdikle geri tepmek zorunda kalmış, ve elindeki şeylerle arkama geçmişti.
Kuzey'e ben hediye almak istiyordum. Dorukhan'ın parası ile almaya kalksam bana yakışmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shine your star, dorukhan toköz
Fanfiction- tamamlandı. Bir gece yoldan geçerken kaldırım kenarında ağlarken gördüğü genç kıza yardım etmek için arabasını durduran Dorukhan Toköz, kaderini kendi elleriyle yazdığından habersizdi. Hiç ummadığı bir anda hayatının aşkını ilk defa gördüğünden h...