---- 2 gün sonra----
Aksel bey beni yanına çağırmış. Az önce gelen adamı bu şekilde bildirmişti. En önemli işlerini yaptığım halde bir de ayağına gidiyordum. Kendi gelip çağırsa veya söylese daha az sinirim bozulurdu. Beni aralarına almışlardı ama ben ona benim patronumsun falan demedim. İçimden söylene söylene Aksel'in katına indim. Çalışma odasının kapısı kapalıydı çalmadan içeri girdim. Nazik olamazdım şu an zaten bana arada uğrayan pozitifliğimi Timur'un varlığını yeniden hatırlamam ile bitmişti.
"Buyurun ayağınıza çağırmışsınız" dedim laf sokmadan duramazdım. Laf sokmaya hakkım var mıydı? Tartışılır. Bana yardım ettiler ama bende boş değildim. Bilgiler vermiştim ki artık onu geçelim kendi isteğimle Timur'a geri dönüyordum.
" Rica ettim Ahu. Başka türlü anlamayacağın kadar samimiyet kurduk zannediyordum"
Omuz silktim bir samimiyet vardı ama derecesini bilmiyordum. Samimiyet de olmayabilirdi belki de en iyi anlatan kelime minnet olabilirdi.
Aksel sandalyesinden kalktı ve dolabını oraya gitti. Dolabın kapağını açtı ve önündekileri kenarı aldı. Sonra ise dolabın arka duvarının sürgüsünü çektiğinde çelik bir kasa göründü.
Her rakamı girerken bir ses geliyordu altı haneli bir şifresi vardı. Bu işime yaramazdı ama ses bir anlığına dikkatimi çekmişti. Kasa açıldığında üst rafında birkaç kutu vardı. Alt rafında ise kağıtlar vardı ama dikkat çeken bu kısımlar değildi. Orta raf da duran küçük şişe ve iğnelerdi. İstemsizce kaşlarım çatıldı.
Bunlar neydi böyle?
Tam böyle zamanlarda nasıl bir hayata bulaştığımı sorguluyorum.
" O şişe ve iğneler ne?" diye sordum içsel sorgulamam beni aşırı endişelendirip farklı farklı olasılıklar üzerinde tutacaktı en iyisi ne olduğunu öğrenmemdi.
Aksel kasayı kapattı ve sürgüyü çekti. Önüne eşyaları geri koyduktan sonra üst rafın arkasına elini uzattı ve kasadakilere benzer iğne ile şişe çıkardı. Uzun sürelik sessizliğini "Zehir" diyerekten bozdu.
Eve ilk girdiğimde dikkatli davranmakta haklıymışım. Karşımda elinde zehir tutan bir adam vardı ve ben bu kişinin evinde kalıyor ve masasında oturuyordum. Bazen her şey çok korkunç geliyordu.
Her ihtimali düşünen biriydim zaten ama artık daha dikkatli olmalıydım.
"Etrafında olan herkes Kuyu üyesi ve hiçbir kuyu üyesi masum değil" diye devam etti ve sonra gözlerini benden çekmişti arka tarafa bakıyordu "Değil mi Yağız?" diyerekten onaylanmak istedi.
Yağız'ın geldiğini fark etmemiştim. Zehir kısmı beni tedirgin ediyordu. Yağız sorusuna cevap vermedi.
Aksel ise üst rafın arkasına elindekileri geri koydu. " Tedirgin mi oldun Ahu? Sen bu hayata zorunluluk yüzünden dahil olsan da çoğumuz ya da direkt ben diyerekten devam edeyim bu işlere bilerek girdik. Hem baba mesleğini devam ettirmek hem de istenen bir tercih keza Yağız'ın da öyle herkes kendi yolunu seçti. "
Bunları anlatarak nereye varmak istediğini bilmiyordum. Yağız'ın kaşları çatılmıştı gergin duruyordu. Aralarında savaşı görmüştüm ama daha ötesi vardı.
Aksel yanıma geldi ve elindeki kulaklığı gösterdi. " İçeriye girdiğinde kulaklığın takılı olacak. Hem biz her şeyi duyacağız hem sende bizimle iletişim kurabileceksin. Planın tekrar üzerinden geçelim mi?"
Uzattığı kulaklığı aldım. Dün gece iki kere zaten konuşmuştuk planı aynı şeyleri dinlememe gerek yoktu. "Gerek yok" dedim.
" O zaman planı akşam uyguluyoruz" dedi.
Başımı onaylamak için salladım ve odadan çıktım. Kendimi garanti altına almalıydım. Onlara güvenemezdim. Az önce Aksel'in konuştukları ne demeye geliyordu. İsteyerek yapıyorum demişti. Bunun anlamı o sözleşmeleri kaybedemeyeceğim için seni kurban olarak seçebilirim anlamına varabilir miydi?
Günlerdir çizdikleri duruşu bir anda yok etmişti.
Odama girdiğimde ilk iş bilgisayarı aldım ve yatağa oturdum. Otomatik mesaj sistemi kurabilirdim ama numaralar gerekiyordu.
Şansımı denemek için bir de gerçeklik konusunda emin olmak için odadan çıktım. Üst kata Yağız'ın yanına gidiyordum. Kapısını iki kere tıklattım.
"Gel" sesini duyunca içer girdim. Arkası dönüktü askılığından ceketini alıyordu. Beni görmeden "Söyle" dedi.
Bir an konuya nasıl gireceğimi bilemedim. Ben sustuğum için ceketini alan Yağız sonunda gelen kişiye bakmayı akıl edebilmişti " Sen mi geldin? Kusura bakma" dedi ve eli ile ensesine dokundu. Mahcup olmuş gibi bir ifade vardı.
"Nasılsın?" direkt konuya girmedim.
Şüpheli bir şekilde baktı. Sonra cevap vermesine izin vermeden " Neyse, Sen bana güvenini kazanmak için ne yapmalıyım demiştin" diye bir giriş yaptım.
"Evet öyle söylemiştim"
"O zaman senden bir şey isteyeceğim"
" Kabul" dedi oysaki daha söylememiştim.
" Kuyu üyesi olan herkesin iletişim numaralarını istiyorum" bundan sonrası benim için önemliydi sorgulaması durumunda Yağız'a güvenmemem gerektiğine emin olacaktım.
Eline telefonunu aldı, mesaj yazıyor gibi duruyordu "Seza'ya yazdım hallediyor. Kısa sürede atar" dedi.
" Tamam, şey o zaman teşekkür ederim"
"Bende senden bir şey rica edeceğim"
"Yaparım diyemem ne olduğuna bağlı" dediğimde güldü Ceketinin cebinden bir kulaklık çıkardı "Yarın iletişim kurabilmemiz için"
Az önce Aksel yanında kulaklığı vermişti. Unutmuş muydu? " Aksel verdi ya" dedim.
Yanıma doğru geldi ve "Bu bizim iletişim kurmamız için takmanı istiyorum. Ondan ayrı olacak"
Kendisi de mi Aksel'e güvenmiyordu? Neden ayrı iletişim kurulacaktı? Tüm merakımı içime attım "Tamam" dedim. Telefonum titredi ve baktığımda Sezadan mesaj gelmiş olduğunu gördüm. Numaralar yazılı bir Excel dosyasıydı.
" Oraya gitmeni hiç istemiyorum. Kendini tehlike de hissettiğin, rahatsız olduğun an veya ne olursa olsun söylediğin zaman seni oradan çıkaracağım."
Başımla onayladım iletişim bilgilerini almıştım ve yapmam gereken küçük bir işlem kalmıştı sonra zaten çıkarmama gibi durumları olmayacaktı.
Bir sonraki bölüm Timur'un evine dönüyoruz. Düşünceleriniz nedir?
Aksel konuşmasında ne demek istemiş olabilir?
Geçiş bölümü diyebiliriz o yüzden kısa oldu.
Yeni bölüm alıntıları için beni panomdan takip edebilirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEZİR
Chick-LitBir oyunun içindelerdi ve beni de içlerine çekmişlerdi. Kaçtım yakalandım sonra tekrar kaçtım yine yakalandım. Zaman ilerliyordu ve ben çözüme ulaşamıyordum. Geçen zamanlar bana oyunu onların istediği gibi oynamam gerektiğini öğretti. Kurtulmak içi...