4. Bölüm: "Soğuk Yürekler."

8.9K 418 71
                                    


Umarım bölümü seversiniz.

İyi okumalar...


Bir çok insanın hayat hikâyesi aklı başına geldiğinde başlardı. Bu benim hayatımdı, ben böyle şeyler yaşadım, diyebilmeyi öğretirdi hayat yaşadıklarımızla. Benim hikâyemin başlangıcı ne zamandı?

Berbat bir hayattan, küçük bir kız çocuğunun yüzünü güldürebilecek hikâyeler çıkar mıydı? Hayır, çıkmazdı.

Kimsenin hayatı mükemmel değildi ki, kimse mutlu değildi. Herkesin bir derdi vardı. Kimine göre tırnağının kırılması dertti. Kimine göre sevdiği birinin ölmesi, ya da çok daha farklı şeyler dertti insanlara.

"O bugün de bana iyi davrandı günlük. Uraz abimde dün bana kendini açtı... Çok iyi hissettim. İnsan yerine konulduğumu hissettim. Ama bir yandan da neden şimdi akıllarına geldiğimi merak ediyorum. Sırf bir kaç gündür onlara bulaşmadım diye mi iyi davrandılar bana?" Ürettiğim saçma nedenlerden biri daha, çok güzel.

Kapımın aniden açılmasıyla kalemi elimden bırakıp sustum. Bir yandan da günlüğümü kapatmaya çalışıyordum.

"A... Abi?" dedim defteri yatağın diğer kısmına koyarken. Neden böyle baktığına bir anlam veremedim. Dinlemiş miydi beni? Hayır... Umarım dinlememiştir. "N'oldu?" Bir süre daha aval aval yüzüme baktı. Ne oluyordu?

"Bir şey olmadı. Sadece..." Duraksayıp gözlerimin içine baktı. "Ağlama sesleri duydum. Senden mi geliyordu?"

Ben ağlamamıştım. Yağmur ağlamış olmalıydı...

Ayağa kalkıp hızla odadan çıktım. Halil'in anlatacaklarını tamamen unutmuştum. Amcamlar, kuzenler derken aklım karışmıştı.

Yağmur'un odasına kapıyı çalmadan girdiğimde Uraz abim de arkamdan gelmişti. Yağmur'un bakışları ise direkt beni bulmuştu. "Bizi biraz yalnız bırakır mısın?" diye sordum ona dönerek. Kafasını sallayıp çıktığında kapıyı tekrardan kapatıp, yatağa oturdum. "Neden ağlıyorsun?"

"Vicdanım susmuyor... Kafamdaki sesler susmuyor..." Parmağını göğüskafesine yerleştirdi, sulu gözleriyle. "O susmuyor, Damla... Hem de hiç."

Sadece bir saniyeliğine beynimi ve mantığımı dinlemeyi reddettim. Ona sarılmak istiyordum. Ağlamasına dayanamıyordum.İkizimi sarıp sarmalamak istiyordum. Gururumu bir kenara bıraktım ve sımsıkı sardım onu. Daha çok ağladı. Soramadım nedenini, o da bana sormadı neden ona geldiğimi...

Çünkü insan sevmezdi kendine bencillik yapan birisini. Ben aptaldım, bunu bilmese de olurdu.

"Bencil miyim ben?"

"Bir süredir öylesin." Gözlerimi kısarak devam ettim. "Neden susmuyor yüreğin, Yağmur?"

"Emre'nin yanında beddua ettim ona." dedi hıçkırıklarının arasından. "İnşallah en kötü şekilde geberirsiniz hepiniz, dedim. Alya'ya, Emre'ye, kendisine... Bir sürü hakaret ettim. Nevrim dönmüştü. Çok ileri gittim. Çok..." Gülümsedi. "Komik geliyor... Sadece absürt bir hakaret... Nasıl gerçekleşebilir?" Kaşlarımı çatıp Emre'nin, yani Halil'in abisinin olayla ne alakası olduğunu anlamaya çalıştım. Ardından aynısını Alya için de düşündüm. Halil'in kardeşi ne alakaydı?

"Özür diledi senden." diye devam etti.

"Niçin?"

"Kavga etmeden bir kaç gün önce seninle ikiz olduğumu söylemiştim ona. İşte abimlerle arası kötü... Kötü davranıyorlar, umursamıyorlar falan dedim. Ha bir de ölsen bile ruhlarının duymayacağını söyledim." Tokat yemiş gibi yüzüm gerilirken gözlerimi kırpıştırdım. Duymaz mıydı ruhları? "Öyle demek istemedim..." dedi yüz ifademi gördükten sonra.

ERİK AĞACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin