17. Bölüm: "Dinmeyen Feryatlar."

1.9K 71 8
                                    




Kısa bir zaman içerisinde kalbimdeki yaraların tamamen kapandığını, hatta ve hatta artık hiç acı çekmeyeceğimi düşünüyordum, bir hafta öncesine kadar. Fakat şu an lanet bile edemeyeceğim rüyalarım -kâbuslarım- tekrardan peşime takılmıştı. Gitmesini istiyordum. Kim istenmediğini bilerek, bir insanın peşine takılırdıki, bilinçli bir şekilde?

Bazen kendimi gerçekten aptal gibi hissediyor, geveze gibi davranmamın salaklık olduğunu düşünüyordum. -Şu an da öyle hissediyorum- Ciddi bir insan olmaya adeta zorlamıştı beni hayat. Orada gülme, kimseye yüz verme, tanımadığın ortamlardaki kişilerle haşır neşir olma, kimseye kalbini kaptırma...

Komik gelebilir ama, bu zamanın baskıcı ailelerinin KIZLARINA uyguladığı büyütme yöntemini kendimde kullanmam saçmalıktı.

Artık takmamaya çalışıyordum ancak, kullandığım haptan olsa gerek; kâbuslarım korkutucu bir hâl alıyordu. Doktorum ilk aylarda bunun normal olduğunu söylemişti. Bu konudaki endişelerimi en aza indirmeye gayret gösteriyordum. Atlatacaktım. Hiç olmadığım kadar emindim bundan. Mutlu olmayı hak ediyordum. Allah masum kullarını, zamanı hiç önemli değil, elbet bir gün mutlu ederdi.

"Oyy, benim tatlı kız kardeşimin sevgilisi mi olmuş? Allah'ım bugünleri de mi görecektik?" diye benimle dalga geçen Arden abime gözlerimi devirmekle yetindim. Bir gün asıl karma'yı ona yaşatacaktım. O gün nasıl göt olacağını merak ediyordum. Şerefsiz.

"Senin beynin almıyor mu? Yoksa aramızda en küçük erkek çocuğu olduğun için sana düşen akıl payı bize falan mı geçti? Kız, yok öyle bir şey diyor, hâlâ neyini anlamadın? Aptal mısın sen?" Bu sefer Olgay abimin beni savunmaya almasıyla ister istemez kıkırdadım. Arden abim ona kaşlarını çatarken, Kaan abim yavaşça ensesine vurdu. "Beyinsiz,"

"Lan niye herkes bana oynuyor? Dalga geçiyorum şurada!"

Gülümsedim. "Dağdan şehire inmiş odunsu bir ayı gibi davrandığın için, dalga geçtiğini anlamamız çok zor oluyor. Son günlerde sanki beynini odanda bırakıp yanımıza gelmişsin gibi bir tavrın var."

"Ne yani benim-"

"Evet abiciğim, senin dağ ayısından bir farkın yok-tu." diye mırıldandı Yağmur, son kelimesini iki heceye ayırarak.

"Öyle olsun lan... Bundan sonra soğuk nevale gibi takılmayan adam değil." dediğinde gözlerimi belerterek ayağa kalktım. Hızla yanına otururken, kollarımı beline doladım. "Yağmur şaka yapıyor," Arden abimin memnuniyetsiz suratını ellerimin arasına aldım. Ardından iki yanağını da öptüm. Yandan yandan Yağmur'a baktım. "Değil mi ikizim?"

Dişlerimi sıkarak sorduğum soruya karşı başını salladı Yağmur. "Aynen şaka yapıyorum..."

"Sen bu iki yanağımı da öptün ya... Ne dersen yapmaya razıyım. Köpeğin bile olurum bu saatten sonra."

Yüzümü buruşturdum. "Dün de, önceki gün de, seni öptüğüm her günde bunu söylemiştin abi. Bugün ne değişti de, benle dalga geçesin tuttu?"

"Yükseleni ikizler burcu ya bunun, ondandır." Ömer abime anında hak verirken, Arden abimin yanağına yavaşça vurdum. Afallayan yüz ifedesini görünce kıyamayıp vurduğum yeri tekrar öptüm. Burada yükseleni ikizler burcu olan tek kişi Arden abim değil sanırım...

"Canım şey çekti benim..." diye mırıldanıp, bir yandan da karnını sıvazlayarak içeri giren anneme döndü bakışlarımız. Babam neredeydi?

"Ne çekti canın? Hem canın bir şey çektiyse neden bize söylüyorsun, kocan yok mu senin?" Olgay abimin patavatsızca konuşmasıyla ona doğru uzanarak koluna vurdum. "Aptal mısın?" Fısıldayarak konuşmaya çalışırken annemin gözlerinin dolduğunu fark ettim.

ERİK AĞACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin