İyi okumalar...❤️Dilim tutulmuştu sanki, yutkunma refleksini gerçekleştiremiyordum. Az önce gördüğüm şey halis miydi? Yoksa ben halisülasyon falan mı görüyordum? Kafam karışmıştı. Neden ağlamak istiyordum?
"Beyefendi," diyerek yetişmeye çalıştım ona. "İsminiz... İsminizi ve soyisminizi öğrenebilir miyim?" Duraksadı ve saatine baktı. Yüzüne yerleştirdiği sıcak gülümsemesi ile, "Berk Demir," dedi.
Gözlerimi sımsıkı yumdum. "Anladım... Peki ya," Yanındaki küçük kız çocuğunu işaret ettim. "O sizin kızınız mı?"
"Evet, kızım."
"Tanıdık birine benzettimde... Teşekkürler," O an kendimi yumruklamak istedim. Utanç duygusuna kapılıp ellerimi çıtlatırken, "Yani... Sorularıma cevap verdiğiniz için."
"Bir şey değil," Nazik bir şekilde söylediği şeylerden sonra arabasına doğru yol almaya başlamıştı, küçük kızıyla beraber. Ben olağanüstü biri olmalıydım. Rüyalarımda gördüğüm kişileri, yerleri ve daha bir çok şeyi gerçekte de görmüştüm. Ancak sıkıntı şuydu, ben rüyalarımda gördüğüm bir çok kişiyi tanımıyordum. İşte en can alıcı nokta da buydu. Ben hem hatırlamıyor, hem tanıyamıyordum.
Mesela, belkide o adam ve kızını daha önce görmüştüm. Bunu bilemiyor, seçemiyordum. Ya da belkide ablamı da bir çok kez görmüştüm. Fakat, bilinçaltım hiç görmediği kişileri nasıl rüyama yansıtabilirdi? Böyle bir şey gerçekte var mıydı?
Salıncakların birine oturup sessiz ve yavaşça sallanmaya başlarken, hava karanlıktı. Sokağı aydınlatan lambalar etkisini yavaş yavaş kaybediyordu. Ruhum dinlenmek istercesine kendini salarken, öne doğru yavaşça eğilip yeri izlemeye koyuldum. Kum taneleri ayakkabılarımı içine çekerken, bu görüntü keyif almamı sağlamıştı. Psikopat gibi bunu izleyip sırıtmam ne kadar normaldi?
Az önce gördüğüm adamla alakalı binlerce şey düşünmüştüm. Tamamen tesadüften mi oluşuyordu tüm bunlar? Yoksa düşündüğüm şey gerçek miydi?
Bir haftadır herkes huzura ermiş gibiydi. Annem, abilerim, ikizim... Ama bir sorun vardı. Babam ve ben huzura tam olarak erememiştik. Onun neden durgun olduğunu tam olarak çözemesemde, benim neden bu hâlde olduğum bariz bir şekilde belliydi. Her şeyi takan biri olmak gerçekten zordu. Siktir etmek en iyisiydi.
Kulaklıklarımdan birini tekrardan yerine taktım. Ardından Billie Eilish'in Everything I Wanted şarkısını açtım. İçimi rahatlatan sesi kulaklarımı doldururken derin bir nefes verdim.
Bir kaç dakika öylece oturmaya devam ederken, yanımdaki salıncağa birinin oturduğunu hissettim. Bu sırada müzik zaten bitmişti.
"Her gece gelir misin buraya?" diye sorduğunda, erkek olduğunu kalın ses tonundan anlamıştım.
"Hayır," dedim net bir sesle. "Sen? Sen her gece gelir misin buraya?"
"Hemen hemen her gün..." Boğazını temizlediğini işittim. "İsmin Damla'ydı değil mi?"
"Beni nereden tanıyorsun?"
"İsmim Barın. Eymen tanıştırmıştı zaten. Hatırlamıyor musun?"
"Şimdi hatırladım... Hem, karanlıkta nasıl seçebilirim ben senin yüzünü?"
Sessizce güldüğünde ben de ister istemez güldüm. Neden gülüyorduk onu bile bilmiyordum ama şu an hiçbir şey umurumda değildi. "Biliyor musun? Abin, ablamın yakın arkadaşlarından biri. Seni tanıyorum desem yeridir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERİK AĞACI
Teen FictionHayat abilerim konusunda yüzüme gülmemişti belki fakat... Yaradan beni bununla imtihan etmişti. Ben her daim kalkmalıydım ve her daim dimdik durmalıydım. Çünkü insan her şeye rağmen devam etmek zorunda hisseder kendini. Devam etmezse sendeleyip düş...