12. Bölüm: "Sancı."

3.6K 147 26
                                    



Yakında her şeyi tam anlamıyla anlayacaksınız SAKİN OLUN HJSJDKSNSKJSKS

İyi okumalar💘

Saat on ikiye beş kala yatağıma yerleşirken, korkudan dizlerim titriyor, bedenim psikolojik olarak üşümeye başlıyordu. Neden kim olduğunu dahi hatırlayamadığım bir şahsın günlüğüme yazdığı şeylerden sorumluydum? Sanki kendi irademle değilde, otomatik olarak bu eylemi gerçekleştiriyor gibiydim. Beynim, aklım ve mantığım tamamen yerini terk etmişti. Yalnızca ne yaşayacağımı, neler olacağını ve ne kadarlık bir uykuya dalacağımı merak ediyordum. Bu soruların cevabı beş dakika sonraya saklıydı. En fazla ne olabilirdi ki? Olurdu, bir çok şey olurdu hem de...

Beklemeye devam ederken, kalp atışlarım dakikalarla yarışıyordu. Abajurları kapatmam gerekiyor muydu? Aklıma takılan binlerce sorudan yalnızca bir tanesiydi bu soru. Karanlık mı, aydınlık mı?

Bütün ışıkları söndürdüm. Karanlık iyiydi. Karanlık güzeldi. İçimi karartmayan, aksine ferahlatan bir şeydi karanlık.

Gözlerim kapanırken midem bulanmaya başlamıştı bile. Sanki birazdan ameliyata girecek, kalbimi birine feda edecektim. Beynim uyuma, demeyi tercih etse de, içten içe uyumak istiyordum. Psikolojimin alt üst olmasının yanında, bir de okul olduğu için sıkıntılanıyordum. Bir yandan da herşeyi unutmama rağmen -rüyamda gördüklerimin haricinde- çözdüğüm soruların çoğunu anlayabilmemi garipsiyordum. Bu normal miydi?

"N'olur kötü bir şey olmasın..."

Gözlerimi tamamen kapatıp, uykuya dalmaya çalıştım.

Göreceğim rüya, çok şey öğretecekti bana.

-

"Damla,"

"Babanne!" Koşarak ona sarıldığımda, sırtımı sıvazlamaya başlamıştı. Yüzü bembeyaz olmasına rağmen çok canlı duruyordu. O ölmemiş miydi? Ölmüştü. Melek olmuştu benim biriciğim.

Rüyada olduğumun sonuna kadar farkındaydım. Normalde bunu anlamam epey bir zaman alırdı fakat şimdi rüyaya girdiğim anda anlamamda bir gariplik vardı.

"Beni düşledin kızım... Bak, geldim." Titreyen sesi kulaklarıma ulaştığı anda ağlamak istedim.

"Gitme..." dedim gideceğini bile bile.

Omuzlarımdan tutup az ilerideki banka oturttu beni.

"Arda ve Bahar nasıl?" Sustum. Kötüydü onlar. "Peki kardeşlerin?" Tekrar sustum. Onlarda kötüydü, Ömer ve Uraz abim yokken. Hepsi ruh gibiydi.

"Dedem? O nasıl?"

"Benim gibi," Net ve kısa cevabı kalbimi sızlatmaya yetmişti. "Vaktim azalıyor bir tanem, şimdi beni çok iyi dinle tamam mı?"

Kaşlarımı kaldırıp başımı sallarken ellerimi tuttu.

"Üç sene önce... Geçirdiğin kazayı hatırlıyorsun değil mi?" Tekrar başımı salladım. "Neden rüyalarında bile görmediğin bir olayı hatırladığını, hiç sorguladın mı? Hayır." dedi ben cevabımı dâhi veremeden. "Peki... O kazayı neden geçirdiğini hatırlıyor musun?"

"Yağmur beni yola itmişti..."

"Hayır," diye karşılık verdi kesin bir dille. "Yağmur seni yola itmedi."

"Ne oldu o zaman?"

"İkiniz karşıdan karşıya geçerken, Yağmur şaka amaçlı seni yola itti. Ama araba geldiğini fark edince seni kaldırımlara, kendini yolla attı."

ERİK AĞACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin