Dün gece, 23:42DAMLA ÖZER
Hâni sana demiştim ya anne, "Koskoca beş tane daha abim var. Mutlaka açar biri telefonumu. Canını sıkma sen." diye... Yanılmışım anne. Hiç biri de açmadı telefonumu. Çok çaresiz kaldım... Neden açmadılarki en çok ihtiyacım olduğu zamanda? Canım acıyor anne... Ruhum, bedenim, benliğim... Her yerim çok acıyor. En çok da yüreğim. Sanki biri kalbimi yerinden sökmüş gibi acıyor canım.
Yardım et baba...
Ölüyorum...
Abiler, kız kardeşlerine babalarının yokluğunu hissettirmemek için çabalarlarmış ya... Neden benim abilerim senin yokluğunu iliklerime kadar hissettiriyorlar o zaman baba?
Titreyen ellerimle tuttuğum bıçağı bir kenara fırlattım. Telefonumun her yeri kandı. Umursamazca tekrar tekrar aradım hepsini. Son çare Yağmur'du...
"Yağmur..." Ağlamaklı sesim titreşime geçmiş, boğazıma dizilmişti.
"Damla? Ne oldu neden ağlıyorsun?"
Arden abimin telaşlı sesini duymamla nefesimi tuttum. "Abi," Yutkundum. Zar zor nefes alıyor, soluklarımı düzene sokamıyordum. "Size ihtiyacım... Var." Telefon elimden kayıp düşerken, ekranda markanın simgesini gördüm. Şarjım da bitmişti, benim gibi.
Gömleğimle, vücudumdaki kanları hafif hafif silerken, bütün kemiklerim sızlıyordu.
O kadar güçlüydü ki... Ona asla engel olamamıştım.
Ben çok güçsüzdüm. Hem ruhsal, hem bedensel olarak berbattım. Tecavüz edildiğim şahıs gibi kişiler, benim gibi insanlara zarar vermeyi çok daha kolay buluyorlardı.
Gömleğimi üzerime giyerken çok şiddetli ağlıyor, sık sık burnumu çekiyordum. Kollarımı bedenime sarıp ağlamamı sürdürdüm. Güçlü olmaya çalışamazdım. Nasıl çalışabilirdim ki zaten?
Onu bileğinden yaraladığım için sinirlenip kaçmıştı. Ama sorun onu yaralamam değil, telefonuna gelen mesajdı. Bu yüzden gitmişti daha doğrusu.
O mesajı atan adamın ayaklarına kapanabilir, bin yıl kölesi olabilirdim. Beni büyük bir kâbusun içinden çekip çıkarmıştı sanki...
Saat gece yarısını geçmedi anne...
Ben hâlâ doğduğum gündeyim.
🌳
Günümüz, 11:23
"Siz çıkın," dedi Oya, ifade almak için gelen polislere. Cebinden çıkardığı cüzdanını açtı ve polis olduğunu belirtti. "Ben dinlersem daha rahat olacaktır." Polisler başını sallayıp odadan çıktıklarında, sadece ikisi kalmıştı içeride.
"Anlatmak istemiyorsan erteleyelim. Sorun olmaz, tamam mı?"
"Şimdilik istemiyorum. O anları hatırlamak kötü hissettiriyor." Oya başını sallayıp, onun başucuna oturdu. Ardından Damla'nın saçlarını okşamaya başladı.
"Yengemde sürekli annemin yokluğunu hissettirmemek için Çakır'la ikimizi yanına yatırır, başımızı okşardı." diye mırıldandı gülümseyerek. "Biliyor musun? Biz abinle süt kardeşmişiz. Ben bebekken o kadar çok emiyormuşum ki annenin sütünü, Çakır bile benim kadar içmemiştir annesinin sütünü..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERİK AĞACI
Ficção AdolescenteHayat abilerim konusunda yüzüme gülmemişti belki fakat... Yaradan beni bununla imtihan etmişti. Ben her daim kalkmalıydım ve her daim dimdik durmalıydım. Çünkü insan her şeye rağmen devam etmek zorunda hisseder kendini. Devam etmezse sendeleyip düş...