TANITIM

35.4K 1.1K 193
                                    

Yavru kuşlar Korhanın hikayesinde farklı teoriler ve özellikle hiç olmayacak shipler çoğaldı. Tanıtımı bırakalım şuraya bir fikriniz olsun. Korhanın bu kadar dikkat çekeceğini düşünmemiştim ama o Girdap gibi eğlenceli değil açıkçası. O yüzden belkide yazmak beni çok yoruyor. Watt de pek çok okur dram ağırlıklı kurgular sevmediği için belki de ben Ziyanı kendim için yazmayı planlıyorum. Zaman diyelim bakalım düştüğümüz KUYU'dan çıkabilirsek hep beraber Ziyan da oluruz. Sizi seviyorum🖤









Gittikleri günden beri yağmur yağıyordu halbuki. O zaman bu ateş neden böyle güçlü yükseliyordu kalplerinde?

Gecenin karanlığında, elinde zehir gibi bir bardakla yağmuru izliyordu. Omurgasının dik duruşuna aldanmasa keşke insanlar. O, bel kemiği kırılmış bir adamdı çünkü.

Gözlerini yağmurun akışından çekip koltukta kıvrılmış uyuyan bedene dönderdi. Minicik duruyordu baktığı yerden. Kapkara saçları sarkmış, yere doğru akan kara suları andırıyordu. Sağ eli, üzerine örttüğü ince poların dışına taşmış, köşesini kavramıştı. Bu ayrıntı ona küçük bir bebeğin uyku battaniyesinden medet umması kadar masum göründü.

Bu kadar kara saçlara, simsiyah gözlere rağmen teninin beyazlığı hep ilginç gelmişti ona.
Adını gözlerinden alan küçük kadın...

Onu düşünmek derin bir serinlik veriyordu cayır cayır yanan ruhuna. Bir kadının düşerken bile muazzam güzellikte olması kafasını karıştırıyordu. Ağlarken ki zerafeti çok fazlaydı. Konuşurken, kurduğu cümlelerin ahengi efsunluydu. Sesinin tınısında bir sihir vardı muhtemelen.
Onunda konuşan herkesi izlemişti dikkatle. Bu sadece kendini esir eden bir sihir değildi. O kepaze herif bile iki dakikada nasıl süt dökmüş kediye dönmüştü gözlerinin önünde. Sadece dört cümle kurmuştu, toplasa yirmi kelime bile olmayan dört cümleyle sorgusuzca izin vermişti geçmelerine.

Gözleri ahu, ruhu nar bu kadının en büyük ve tehlikeli silahı sesiydi. Zerre kadar farkında olmadığı, kullansa herkesi köpeği yapacağı o sesi!

Ne zamandır acısını yaşayışını bile hayranlıkla izliyordu acaba? Zahir bunu duysa hiç yapmadığı bir şeyi yapar ve kahkaha atardı muhtemelen.
Ya da kopup giden nazlı çiçeği!
Sahi ona anlatmak istiyordu nar parçası Ahu'yu. Kalbi deli gibi ayak basamadığı o mezara gidip saatlerce konuşmak istiyordu.
Sevinirdi muhtemelen. "Umutsuzsun!" dediği abisinin bembeyaz bir teni saatlerce izleyişini dinlese deli gibi koşmaya başlayıp, çığlıklı kahkahalarla evi dolduracağına emindi.

Tam o anda kaburgasının altına yakıcı bir sancı saplandı. O kahkahalar artık hiç evini dolduramayacaktı değil mi? Kabullenmekten deli gibi korktuğu o gerçek gözlerine sızı olarak düştü.
Bir an bile bakışlarını çekemediği küçük bedene doğru adımlarken ilk kez bir damla hapsedildiği yerden kaçıp süzüldü yeni yeşeren sakalların arasına doğru.
Nazlı çiçeği soldu!

Bir inildi yankılandı kulaklarında. Ağır adımları duraksar gibi olsa da tekrar ilerledi kanepeye doğru. İnilti daha güçlüydü şimdi.
Dizini kırıp yüzüne yaklaştığında, teninin ıslandığını, göz kenarlarından incecik bir pınarın sızdığını fark etti. Uyku bile eziyetken nasıl yaşayacaklardı?

İstemese de o kabusta saplanıp kalmasına kalbi izin vermiyordu.

"Uyan! Sadece kabus, uyan!"

Yere sarkan saçlarını eliyle toparlayıp kanepenin kol kısmına doğru saldı. Hayır asla okşamadı!

"Uyan!"

Güçlü çıkan sesi, karanlık da debelenen bedeni çekip çıkarmıştı.

Gözleri zorlukla aralandığında kendini izleyen amber harelere ve çatık kaşlara baktı. Her kabusuna düşünmeden dalan adam yine en yakınında, yanı başındaydı.
Konuşamadı, sesini bulamadı sadece baktı.

"Ağlama! Bizden nefesimizi, uykularımızı alanlar keyifle yaşıyor. Onları o zindana hapsedene kadar tut gözyaşlarını. Bizi ziyan ettiler, dünyalarını zehir etmedikçe bir damlanı bile heba etme!"

ZİYANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin