HÜZÜN&HÜSRAN

12.2K 1.1K 147
                                    


ZİYAN DA ŞİFA gibi çok kıymetli, çok başka bir yerde benim için. Desteğinizi benden esirgemeyin lütfen. Yorumlarınız bana yazma şevki veriyor, yazmak için yanımda olursanız çok mutlu olurum❤️








                            BÖLÜM-3-

Mezarlığın çıkışına kadar adamın ardından baktı Ahu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Mezarlığın çıkışına kadar adamın ardından baktı Ahu. Kimdi, neden gelmiş ve daha da önemlisi ona neden öyle sözcükler söylemişti hiç anlamadı? Ama o soğuk yüzü çok ürperticiydi. Nasıl gözlerdi onlar? Kahvelerindeki sarı parçalar daha önce hiç rastlamadığı kadar farklıydı. Bir parça da kızıllık görmüş gibiydi ama emin olamadı.

Gözleri çamurlu elleri arasında kalan karta gitti. Avukat Korhan YILDIRAY...

Siyah, kaliteli bir kağıdın üzerinde Zeus'un şimşeğini andıran bir şimşek kartı ikiye ayırmıştı. Sol üst köşeye küçük bir terazi kondurulmuş, sağ alt köşeye de isim ve telefon yazılmıştı. Yazılar ve şekiller gold rengin zenginliğini siyah kartta dibine kadar hissettiriyordu.

Ahu şimdi bu adamı ve elindeki kartı düşünmek istemiyordu. Ahu şu anda Ahi'ye gidip bugün onu nasıl üzdüklerini, ağlattıklarını anlatmak istiyordu. Uzun saçlarında dolanan parmaklara çok ihtiyacı vardı. Şimdi ne yapacaktı?

Ahi'siz ne yapılırdı ki?

Başını mezarın başına gelişi güzel yerleştirilen tahta parçasına yasladı. Canı hiç bu kadar çok yanmamıştı, belki beş altı yaşlarında böyle bir acı hissetmişti. Ama onu da çocukluğunun masumluğu gizlemiş, susturmuştu. Şimdi içinde kopan vaveylayı kim susturacaktı? Boğazına koca bir acı yuva yaptı. Soluk borusuna sızan nefesin yolunu kesen, her yutkunuşunu zehir eden bir acı.

Hava kararmaya başladığında ağır aksak bir adam yanına geldi. Üzerindeki ceketin yakasında mezarlığın adı vardı. Buranın görevlisiydi belli ki. Yaşı elliyi geçmiş, saçı sakalı karışmış, gözlerinin feri çökmüş bir adam. Mezarlıkta çalışmak insanı fark etmeden böyle öldürüyordu demek ki.

"Kızım hadi evine git. Toprağa koyduğun koyduğun yerden kalkamaz, sende soluk alırken buraya yakışamazsın. Git ki daha çok eziyet etme yatana."

"Gidemem ki! Anemi benim kardeşim, üşür o burada. Elleri, ayakları ısınmaz onun. Tir tir titrer, nasıl bırakıp gideyim?"

"Üşümez kızım. Rabbim aldı onu, kulunu soğukta bırakır mı hiç?"

"Bırakmaz değil mi? Benim canımın canına kıydılar. Ama insanlar ahireti yandı diyor. Yanmaz değil mi?"

Adam yorgun gözlerini karşısında ki per perişan kızda dolaştırdı. Gül goncası gibi, akça bir çiçekmiş. İçi acıdı adamın. Nasıl da solmuş, nasıl da incinmiş duruyordu. Küçük bir çocuk gibi avutulmak için hiç tanımadığı kendisinden bile medet dilenir hale kim getirdiyse gün yüzü görmesin diye bir ah bıraktı semaya.

ZİYANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin