fifty eight

434 48 69
                                    

bölümü lütfen ruelle ve fleurie'nin carry you şarkısı ile okuyunuz. öpüldünüz.

Merhamet korkunç bir duyguydu.

Merhamet insanın vicdanını rahat bırakmaz merhamet insanın vicdanını kemirir, merhamet insanı arkasını dönüp gidemez hale getirirdi.

Merhamet korkunç bir duyguydu.

Beni buraya getiren merhamet duygum bugün beni terk etmişti.

Birinin canını almıştım.

Hayat kurtaran ellerim bugün birinin hayatına son vermişti.

Ben kimdim?

Merhamet duygusu yüzünden, gencecik bir çocuğa acıdığı için onu orada öylece bırakmayan kız ve şu an olduğum kişi aynı kişi miydi?

Hangisi gerçek bendim?

Benliğimi mi kaybetmiştim yoksa benliğimi mi bulmuştum?

Ben bu yolda kayıp mı olmuştum yoksa bu yolda kendime mi kavuşmuştum?

Bilinmezlikteydim.

Kendimi bilmiyordum.

Duymuyordum, görmüyordum, hissetmiyordum.

Zayn'in avucunda duran elim boşlukta gibiydi. Benimle konuşuyordu ama ben duymuyordum. Boşluktaydım.

Yüzümü tutup kendi yüzüne çevirene kadar hayatta olduğumun farkında değildim. "Korkutuyorsun beni Beta. Lütfen konuş benimle." Sesindeki korkuyu hissedebilmeme şaşırdım çünkü ben kendi içimde hiçbir şey hissetmiyordum.

Yanağımdan kayan yaşı da hissedebilmiştim. Hayata dönüyordum yavaş yavaş. Hissedebildiğim her şey de geri dönecekti ve kendimi geldiğim o an ne olacağını bilmiyordum.

"Bethany."

Yüzümü avuçlarının arasına alırken o kadar hassastı ki, dokununca kırılmamdan korkuyor gibiydi. "Benim güzel Betam." Gözlerine baktım. Gözleri dolmuştu. "Sana söz veriyorum. Her şey güzel olacak."

Başımı iki yana salladım. Bu saatten sonra her şey anca daha da kötü olabilirdi.

Bir elini başımın arkasına koyup beni kendisine çekti ve başını göğsüne koyup sarıldı bana. Gözlerimi kapattım. Saçlarımda gezinen ellerinin sıcaklığına sığınmak istedim sonsuza dek.

Onunla sonsuz de bu eski arabanın arka koltuğunda, başım onun göğsünde yaşayabilirdim eğer zaman durursa.

Gözlerimi açtığımda ise gerçeklere uyandım.

Az önce Miguel'i öldürmüştüm.

Buradan gitmryi beklerken sonsuza dek buraya hapsolmuştum. Zayn bile benden önce kurtulurdu buradan.

Gözlerimi tekrar kapatıp tüm bunların bir kabus olmasını diledim.

Arabanın kapısı açıldı. "Zayn." Bill'in sesini de duyduğuma göre her şey gerçekti.

"Ofisime geçelim. Konuşmamız gerek."

"Geliyoruz."

Kapı kapandı.

Zayn geri çekilirken bile saçlarımı okuyordu. Saçlarım çenesindeki sakallarına takılmıştı ama onları çekmedi.

"Gel hadi."

Elimi tuttu, arabanın kapısını açtı ve elimi tutmaya devam ederken arabadan indi. Ben de indim.

Avludaki insanlara baktım. Haber bizden önce gelmiş olabilir miydi bilmiyordum ama herkes olanı biliyormuş gibi bakıyordu. Ya da o kadar korkunç görünüyordum ki herkes halime bakıp acıyordu. Buradan nasıl gittiğime herkes şahit olmuştu.

West CoastHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin