fifty nine

380 43 23
                                    

finalden önceki son bölüm, bu yüzden biraz üzgünüm siznde üzülün bb.

Dove Cameron, Khalid - we go down together ile okuyun bölümü pls.

Ben gündür Bill'in çiftlik evinde kalıyorduk. Her şeyden habersizdik. Ya da sadece ben öyleydim. Orada ne olup bitiyor bilmiyordum.

Zayn gün içinde sürekli Liza ile konuşuyordu ama orada neler olduğuna dair haber alıyor muydu bilmiyordum. Alıyorsa da bana söylemiyordu. Green de bana bir şey anlatmıyordu.

İki gün önce mahkemeden bir kağıt gelmişti. Dün de ailemden bir mektup gelmişti. Ancak ikisi de açıp okumamıştım.

Zayn okumam için ısrar da etmemişti. Bill mektupları bize yollamıştı, mektupları Zayn almıştı kapıdan ve bana vermişti sadece. Ne zaman okuyacağımı da sormamıştı hiç. Konusunu açmıyordu.

Beş gündür, bu evde herkesten uzak, dünyadan bir haber, sadece ikimiz vardık. Kendi küçük dünyamızdı bu ev.

Dünden beri biraz daha iyiydim. Buraya ilk geldiğimiz gün sadece ağlamıştım ve ağlamaktan yorulup uyuyakalmıştım. Zayn beni uyandırdığında yirmi saattir uyuduğumu söylemişti. Bana bir şey oldu sanıp korktuğu için uyandırmıştı beni ve uyandığımda yüzündeki korkuyu da görmüştüm zaten.

Pek yemek de yiyemiyordum. Yaptığım şey hiç aklımdan çıkmıyordu. Yemek yemek, uyumak, duş almak, öylece oturmak bile içimden gelmiyordu. Uykumda bile o anı görüyordum. Kabusum olmuştu Miguel.

Zayn'le yaşadığımız her anın tadını çıkarmaya çalışıyordum şimdi de. Mektupları da bu yüzden açmamıştım.

Kahvaltı hazırlıyordum şimdi de. Dört gündür kahvaltıyı da yemeği de Zayn hazırlıyordu. Dört günde yemek yapmayı öğrenmişti. Bugün erken uyanan ben olmuştum. Kahvaltıyı da ben hazırlıyordum bugün. Benim için her şeyle uğraşıyordu zaten günlerdir.

Kendi özgürlüğüne bile sevinememişti benim yüzümden.

"Bethany."

Arkamda uykulu sesini duyduğumda mutfak kapısına doğru döndüm. Gözlerini tam açamamıştı bile. Bir gözünü kısıyordu bana bakarken. "Ne yapıyorsun?"

"Günaydın." dedim önce. Sonra da "Kahvaltı hazırlıyorum." dedim yumurtayı gösterirken. Avuçlarını gözlerine bastırıp ovaladıktan sonra birkaç kez gözlerini kırpıştırdı ve bana zorlu adımladı.

"Ben hazırlardım."

Güldüm ama gülüşüm canlı değildi. Buruktu epey. "Sen hep içinde kabuk bırakıyorsun."

"İçine düşünce almak zor oluyor. Kayıyor." dedi tabaktaki yumurtayı gösterirken.

"Düzgün kıramıyorsun." dediğimde de güldü ve "Peki şefim." dedi. Yanağıma bir öpücük bıraktı sonra.

"Yardım edeyim ben de."

Camın önündeki küçük masaya doğru yürüdüm ve "Bak." dedim masaya koyduğum ekmek kızartma makinesini gösterirken. "Bunu buldum ama çalışıyor mu bilmiyorum. Çok eski duruyor."

Yanıma geldi ve makineyi elimden alıp içine baktı. "Bırak boşver. Patlar falan şimdi."

Dediğine güldüm ama bu kez gerçekten gülmüştüm. "Abartma. Patlamaz."

"Tamam elleme sen. Ben bakarım. Tuvalete gideyim önce."

Yumurtayı çırpmaya geri döndüm. Onda tuvalete gitti. Mutfağa geri dönerken de telefonda kardeşiyle konuşuyordu.

"Yere dökme Liza. Kum yapışıyor, hayvanların midesine kum dolar."

Köpekleri beslemesi için Liza'yı tembihlemişti ve her gün mama tartışması yapıyorlardı.

West CoastHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin