eight

1.4K 134 15
                                    

Dün gece hakkında ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. O çok...enteresan biriydi ve bu yüzden onun hakkında ve dün gece hakkında ne düşüneceğimi kesinlikle bilmiyordum. Aslında onun hakkında neden bir şeyler düşünmeye çalıştığımı da bilmiyordum. Beni ciddi anlamda geriyordu ve zihnimde bir yerlerde onun dolanması da gerilmeme yol açıyordu.

Neden bu kadar mesafeli, soğuk, ukala ve sinir bozucu biri olduğunu anlayamıyordum. Merak da etmiyordum ama bana karşı tavırları sinirimi bozuyordu. Ona, onu sinir edecek ya da benden nefret etmesini sağlayacak hiçbir şey yapmamıştım. Gerçi...benden nefret ediyor muydu, bunu bilmiyordum. Ama hoşlanmadığı kesindi. İkimiz de bu konuda birbirimize karşı duygudaştık.

Birkaç dakika önce elime sıktığım kremi ellerime yedirmeye bir son verdim. Ellerimi o kadar uzun süredir ovuşturuyordum ki krem cildimi geçmiş, artık kemiklerime doğru yol almaya başlamıştı. Kremden dolayı terleyen avuçlarımı pantolonumun dizlerine sürdüm ve yataktan kalkıp sandalyenin arkasında asılı duran pilot ceketimi giydim. Bu sabah evimden gelen bavullarım hala kapının yanında duruyordu. Onları açıp buraya tamamen yerleşecek kadar hazır hissetmiyordum kendimi.

Kendimi hala buraya ait hissetmiyor olmamdan dolayı olabilirdi belki de hazır hissetmemem.

Anahtarımı olduğu yerden almak için yatağıma doğru döndüğümde kapıyı açma konusundan birisi benden önce davrandı. Anahtarımı ceketimin cebine koyarken açılan kapıya doğru döndüm yüzümü.

"Bethany."

Adımı söyleyen fakat benim tanımadığım çocuğa doğru bir adım attım. Cümlesinin devamını getirmesini bekliyordum ama o sanki bunu inatla yapıyormuş gibi susuyor ve yüzme bakıyordu.

"Evet?" dedim imalı imalı artık söylemesini istediğimi belli ederek.

"Bill seni bekliyor."

"Ne için?"

"Gittiğinde öğrenirsin."

Yüzünde dolaşan bakışlarımı ondan çekip karşımdaki boş duvara bakıp sabır dilercesine bir nefes alıp verdim. Kapıyı kapatıp çıkan çocuğun ardından hemen çıkmadım, onun uzaklaşmasını bekledim. Green hala uyuyordu, konuşmalarımıza uyanmayacak kadar derin uyuyordu hem de. Onu uyandırmamak için sessiz hareket etmeye çalıştım ve odadan çıktım.

Asansör aşağı ulaştığında uzun bir süre geçmişti. Binadan dışarı çıktığımda gözümü çıkarcasına yüzüme vuran güneşi engellemek için elimi kalırıp güneşe doğru tutarak yüzüme siper ettim ama bu bile yetmediği için gözlerimi kısmak zorunda kaldım.

"Hey! Baksana."

Karşıdaki duvarın orada oturan kıza seslendiğimde başını kaldırıp bana baktı.

"Bill'in bürosu nerede?"

İşaret parmağı ile ileriyi gösterdi ve "Şurası. " diyerek önüne döndü. Ona daha fazla hiçbir şey söylemeden Bill'in neredeyse harabeye dönmek üzere olan bürosuna ilerledim. Kapının önüne geldiğimde kapıyı çalmamın gerekip gerekmediğini bilmediğim için birkaç saniye öylece dikildim kapının önünde fakat beni kapının camından gören Bill'in bana eliyle içeri girmemi işaret etmesi beni beklemekten kurtardı.

Kapıyı aralayıp "Beni çağırmışsın." dedim. Başını salladı ve "Gel." dedi. Önündeki kitabı kapattıktan sonra ise konuşmaya devam etti.

"Dün gece için teşekkür etmek istedim. Müdahale etmişsin."

"Ben doktorum. İşimi yaptım."

Dediğim şey komikmiş gibi alaycı bir ifade belirdi yüzünde önce yüzünde. Daha sonra ise dalga geçercesine hafif ve sessiz bir tempoda güldü.

West CoastHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin