sixty (end)

586 53 69
                                    

Taylor Swift - The Great War ile okuyun. Çünkü bu şarkı bu hikayenin şarkısı.

2 ay sonra.

Tek bir kelime.

Bu büyük savaşta bizi bilinmezlik girdabının içine sürükleyen o tek kelime söyleneli iki gün olmuştu.

Özgürsünüz.

Neye esirdik peki biz? Zayn'e bir damla bile merhametle yaklaşmayan kadere mi yoksa bir yabancıya merhamet ettiğim o birkaç saniyenin bizi bu noktaya sürüklediği kadere mi?

Neye esirdik biz? Kalbimizi yerinden söküp kanlar içinde bırakacak kadar imkansız bir aşka mı yoksa tüm imkansızlıkların içinde doğup büyüyen savaşçı bir aşka mı?

Biz, tüm ihtimallerin içinde hiç bu kadar imkansız olmamış bir aşka esirdik. Biz ya bu aşka sonsuza dek esir olacaktık ya da biz bu aşktan azad edilecektik.

Her ne olursa olsun her anını hatırlayacaktım.

Batı Yakası'nın her anını hatırlayacaktım.

İlk günümü bile dün gibi hatırlıyordum.

Az önce de, zamanında ağlayarak yerleştirdiğim bavulumu yine ağlayarak toplamıştım. Her ne olursa olsun, burası neredeyse iki yıldır benim evimdi. Green hiç sahip olmadığım kız kardeşimdi. Onu bırakıyor olmak, belki de bir daha göremeyecek olmak canımı yakıyordu. Canım gerçekten yanıyordu.

Veda etmekten nefret ediyordum.

Her şeyimi topladım. Bu odada bana dair bir anılarım bir de yatağın başlığına kazıdığım adım kalmıştı.

Batı yakasından bir Alpha'nın bir de Beta'nın geçtiğini bilmelerini istiyordum.

Bavullarımı aşağı indirirken meşhur asansöre bu kez lanet okumadım. Asansör aşağı inmesin diye dua edecektim neredeyse.

Aşağı indim ve bavullarımı Bill'in ofisine bıraktım.

Ailem beni sınırda bekliyordu.

Zayn ise sahildeki iskeledeydi. Gemi çoktan gelmişti.

Onun yanına gidene kadar sahil merdivenlerinden kaç kez döndüm bilmiyorum ama en sonunda ayaklarımın beni götürdüğü yer yine onun yanı olmuştu.

Ona kızgındım. İki gündür benimle konuşmuyordu. Bana tek bir kez bile sormamıştı kalbimdeki boşluğu doldurup doldurmadığımı.

Bill'in evinden döneli bir hafta olmuştu ve mektupları yazdığım gece yaptığı o konuşmadan sonra bir daha bu konuyu hiç konuşmamıştık. Benimle geçirdiği her anın tadını çıkarmak istemişti belki de.

İskelenin başına geldiğimde durdum ve gemiye baktım. Yarım saat içinde buradan kalkacak ve Kuzey'e doğru süzülecekti denizin üstünde.

Parmaklarımla oynamaya bir son verip iskelenin ucuna doğru yürümeye başladım. Attığım her adımda iskele ayaklarımın altında kayıyor ve iskelenin sonu, iskelenin sonunda kaptanla konuşan Zayn benden uzaklaşıyor gibiydi. Attığım her adımda aramıza mesafe giriyor gibiydi.

Sonunda ona yaklaşabildiğimde "Zayn." diye seslendim bana dönmesi için. Sesimi duydu ama duyar duymaz dönmedi. Omzunun üstünden baktı önce, sonra sigara dumanını üfledi ve kaptana bir şey söyledi. Kaptan yanından ayrılırken o da bana dönmüştü.

Bana doğru iki adım attığında parmaklarımla oynamayı bıraktım. "Sabahtan beri seni arıyorum."

Duygularının hepsi gözlerinin içinde içe iç girmiş, karmakarışık olmuştu.

West CoastHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin