thirty four

1.2K 110 53
                                    

Saçlarım onun çıplak gövdesinde dağılmışken zihnimden bir sürü soru geçiyordu ama hepsini tek tek tartıyordum kafamda. Sorduğum sorularla keyfini, keyfimizi kaçırmak istemiyordum.

Başım karnı ve göğsü arasındaki boşlukta duruyordu. Bedenim ise bacaklarının arasında yüz üstü uzanıyordu boylu boyunca. Nefes aldıkça başım da yukarı doğru hareket ediyor sonra iniyordu. İşaret parmağımla göğsünde daireler çizerken başımı kaldırıp ne yaptığına baktım. Gövdesine dağılan saçlarımla oynarken öylece pencereye bakıyor, gökyüzünü izliyordu.

Ona bakmaya son verip eski pozisyonuma döndüğümde "Söyle bakayım, ne diyeceksin?" dedi aklımı okumuş gibi. Göğsünde daire çizmeye devam ederken "Ben sadece," diye başladım cümleme ve sonra elimi tenine sürerken yavaşça karnına doğru çektim.

"Merak ediyorum. Lilith ile ilişkini...Sevgilin miydi? "

Derin bir nefes alıp verdiğinde kafsm da karnıyla senkronize bir şekilde hareket etti.

"Hayır. Aramıza duygusal bir şey yoktu. Takılıyorduk sadece."

Bu kez karnında daireler çizerken "Seks arkadaşın mıydı yani?" diye sordum biraz da çekinerek. O ise direk "Evet." dedi. Hiç çekincesi yoktu.

"Çok açık sözlüsün."

"Soru sordun, ben de cevap verdim."

Elimle yataktan destek alarak bedenimi yukarı ittim ve doğruldum. Yüzüme düşen saçları geri çekip "Peki," diye diğer sorumu sormaya hazırlandım ve kolumu karnına koyup çenemi de koluma yasladım.

"Neden bu kadar çok dövmen var?"

Birkaç saniye yüzüme baktı ve "Seviyorum." dedi sadece. Ama nedeninin sadece bu olmadığını biliyordum. "Sadece bu mu?" diye sordum ona yine, asıl nedenini söylemesini istiyordum.

"Ne olabilir başka Doktor?"

"Benim bir tahminim var aslında."

"Senin her şey hakkında bir fikrim var zaten. Neymiş, söyle bakayım."

Göğsündeki çizikleri kapatan dövmelerinde gezdirirken parmaklarımı tenini okşadım. "Yara izlerini örtmek için dövmrleri kullanıyorsun." Tepkisini ölçmek için gözlerine baktım ama gözlerini benden kaçırdı ve yine pencereye baktı. Zayn asla yalan söylemiyordu, bu yüzden hayır diyemiyordu. Ama cevabı evet olan sorulara ise cevap vermekten kaçıyordu, sessiz kalıyordu ve ben bunun evet olduğunu biliyordum.

Bu konu hakkında ona daha fazla bir şey söylemedim. Yara almaktan korkuyordu, yara izinin kalmasından çekinmiyordu ama yaralarından utanıyordu. Yaralarının onu zayıf gösterdiğini düşünüyordu ama yanılıyordu. Her bir yarası onu yansıtıyordu. Her bir yarasından kendisi vardı aslında. Kendi kararları, kendi hataları, kendi doğruları...

"Neye bakıyorsun öyle?" diye sordu bakışlarını pencereden benim gözlerime çekerken. "Hiç." diye geçiştirdim onu ve konuyu değiştirmek için ona "Yaran acıyor mu?" diye sordum. Kolumun hemen yanında duran yarası hemen iyileşecek gibi durmuyordu.

"Zorlayınca biraz acıyor. Birazdan sürerim bir şeyler."

Üzerinden kalkmak için doğrulduğumda "Nereye?" diye sordu.

"Şuraya yatacağım. Ağırlık yapmak istemiyorum." Hafifçe güldü ve omzuma bastırıp beni yine üzerine yatırdı. "Yapmıyorsun. Yat."

Başımı karnına koyarken saçlarımı arkaya düşmesi için savurdum. Belinin yanından yatağa düşen saçlarımla oynuyordu şimdi.

"Kaç kilosun ki sen? Kırk beş mi?"

"Ne?" dedim gülerken. Söylediği şeye neredeyse kahkaha atacaktım. "Elli beş kiloyum." Hafifçe kıkırdağında bile karnındaki kafam resmen titredi. "Ağır gelecek kadar kilolu değilsin, merak etme."

West CoastHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin