three

1.9K 156 44
                                    

"Geldik mi?" diye sordum araba durduğunda. Küçük pencereden dışarıyı detaylı göremiyordum ne yazık ki. Bana cevap verip "Sayılır, sınır kapısından geçeceğiz." derken başını da iki yana salladı benimle birlikte yolculuk yapan polis.

Birkaç dakika daha araba hareketsiz durduktan sonra kapıdan geçmek için hareket haline geçtiğinde pencereden baktım. Bir gişenin yanından geçerken gişe kulübesinin içinde oturan siyahi adamı ve üzerindeki üniformayı gördüm. Batı Yakası'nın sembolü vardı yakasında. Üzerinde gül dövmesi olan bir elin avucundan geçmiş bir bıçak ve bileğe dolanmış zincir olan bir sembol. Anlamını hiçbir zaman merak edip öğrenmediğim bu sembolün ne anlama geldiğini şimdi deli gibi merak ediyordum.

Her bölgenin kendine ait sembolü vardı ama bunların hiçbir zaman ne anlama geldiğini araştırmadığım için bunun bir eksiklik olduğunu düşündüm. Bunu yapmış olsaydım eğer şuan bu sembolün anlamını biliyor olurdum. Kafamda o sembol için birkaç anlam üretirken araba taşlı bir yola girmiş olacak ki sarsılmaya başladı ve bir süre sonra durdu. Pencereden dışarı bakıp polise yine aynı soruyu sordum.

"Geldik mi?"

Ayağa kalktı ve beni de kolumdan tutup kaldırdı. "Evet, yeni yuvana geldik."

Arabanın arka kapıları açıldığında içeri dolan gün ışığı uzun süredir karanlıkta olan gözlerimi acıtınca elimi ışığa siper etmek için yüzüme doğru kaldırdım. Kelepçe dolayısıyla diğer elim de yüzüme doğru yükselmişti. Tuttuğu kolumdan beni çekiştiren polis memuruna bakış attım ve ona yavaş olmasını söyledim, kolumu acıtıyordu. Fakat beni hiç umursuyor gibi görünmüyordu. Çekiştirmeye devam edip arabadan indirdi.

Pekala, burayı her zaman yıkık, harabe binaların olduğu, burada başı boş gezen suçluların graffiti ile süslediği duvarların doldurduğu bir bölge olarak hayal etmiştim ama buranın Doğu Yakası'ndan pek de farkı yok gibiydi. Doğu'nun binalarına benzer binaları vardı ama yine de o kadar kaliteli durmuyorlardı. Nereye gittiğimizi bilmeden beni götürdükleri yere giderken etraftaki her şeyi inceliyor ve hafızama kaydediyordum. Aniden durduğumuzda etrafıma bakmayı kestim ve yanımdaki polislerden birinin "Siz burada bekleyin." komutuna kulak kesildim. Biz neden burada bekliyorduk?

Başımı kaldırıp önünde durduğumuz yüksek binaya baktım. Burada mı yaşayacaktım artık? Benimle beraber bekleyen polise döndüm ve "Baksana, burada mı yaşayacağım?" diye sordum. Omuz silkti ve "Bilmiyorum." dedi. Tamam, bu adam biraz tuhaf olabilirdi ama hiçbir şey, hiç kimse benim burda olmam kadar tuhaf olamazdı. Kolumdaki saate en son baktığımda çoktan sabah olmuştu ve akrep ile yelkovan 06.18'i gösteriyordu. Benim şuan bu saatte yeni uyanmış ve işime gitmek için hazırlanıyor olmam gerekirdi. Fakat şuan buradaydım ve ben, yol boyunca zor da olsa bunu kabullenmek zorunda olduğumu hissetmiştim. Evet, buradan bir süre sonra kurtulacak ve evime geri dönecektim. Sadece kısa bir süre sonra Batı Yakası'na geri dönmüş olacaktım ve hatta Güney Kıyısı'na gidip uzun zamandır ziyaret etmediğim büyükannemi ve denizci büyükbabamı ziyaret edecektim. Aksattığım ve yapmadığım ne varsa evime dönünce hepsini gerçekleştirecektim. Evet, bunu yapacaktım.

Bize burada beklememizi söyleyen sarışın polise baktım. Binanın kapısında birisi ile konuşuyordu ve arada bir ikisi de dönüp bana bakıyordu. Hakkımda konuşmalarına son verdiklerinde ise sarışın polis tekrar yanımıza geldi ve "Hadi," dedi bana. "Kimliğini onaylatalım."

İkisiyle beraber binaya girdim. Yol boyunca benimle sessizce yolculuk yapan polis kimliğini gösterip beni bir yere yönlendirdi. Binanın içi o kadar ürkütücüydü ki burada bir korku filmi çekilebilir diye düşündüm içimden. Önünde durduğumuz odanın kapısını tıklatıp beni içeri soktu ve "Kızı getirdim." dedi. Masanın arkasındaki iri adama baktım. O fazla ciddiydi ben ise sanki bu yaşananların hepsi birer kabusmuş ve ben birazdan uyanacakmışım gibiydim. Önündeki dosyayı açtığında kendi resmimi gördüm kağıdın köşesinde. "Bethany Davis, doktorsun ha?" Cevap vermedim.

West CoastHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin