seven

1.8K 154 97
                                    

Arka bahçede geçirdiğimiz film gecesi bittikten sonra Green'i beklemeden odaya döndüm. O arkadaşlarıyla içeceklerini söyleyip gelmemişti. Arka bahçeyi terk etmeden önce de Tiffany'yi yakalamış ve Doğu Yakası'ndan kıyafetlerimi ne zaman getirtebileceklerini sormuştum. Yarın sabah Bill'e söyleyeceğini ve en geç yarın akşam elimde olacaklarını söylemişti. Bana burada verilen hiçbir şeyi kullanmak istemiyordum.

Uzun koridorun sonundaki odaya resmen kendimi attığımda üzerime çöken rahatsızlık verici bir hissin kalktığını hissettim. Sırtımı kapıya yaslayıp bir süre öylece bekledim nedenini bilmediğim bir şekilde. Burası bana gerçekten hiç iyi hissettirmiyordu. Aşırı derecede boğucu bir atmosferi vardı ve etraftaki insanlar sürekli küçük, tetikleyici bir olayda birbirlerinin üzerine atlayacak gibiydiler. Buradan kurtulmam benim akıl sağlığım için ciddi anlamda gerekliydi yoksa burada kafayı yiyebilirdim.

Ağrıyan başıma bir çare olur belki diye elimi alnıma yerleştirip ovarak yatağa doğru ilerledim ve sırt üstü bıraktım kendimi yumuşak zemine. Gözlerim kapalı, elim alnımda, yavaş yavaş nefes alarak yatıyordum yatakta. Karanlık ve sessiz odada sadece soluk sesim vardı bir süre ama sonrada dışarıda büyük bir gürültü kopunca yattığım yerden kalkıp pencereye yaklaştım koşar adımlarla. Perdeyi kenara çektiğimde karşıdaki binanın önünde büyük bir kalabalık toplandığını gördüm. Kavga ettikleri her hallerinden belliydi. Perdeyi kapatıp geri çekildim camdan. Neler olduğunu merak ediyordum ama izlemek istemediğime inandırmaya çalışıyordum kendimi.

Nasılsa bir süre sonra ayrılırlar ve sesler kesilir diye düşündüm ama öyle olmadı. Gürültü daha fazla büyüdü. İçimdeki merakın beni daha fazla kemirmesine izin vermedim ve odadan çıktım aşağı inmek için. Ağır vasıta asansör bu kattaydı hala. Aşırı yavaş olan asansörün bir de gelmesini beklemeyeceğim için bunu bir şans olarak gördüm ve düğmeye bastığımda açılan kapılardan geçerek kabine bindim.

Zemin kata inen düğmeye bastıktan uzun sayılabilecek bir süre sonra aşağıdaydım. Asansörden çıktım ve binanın açık kapılarından geçerek bahçeye attım kendimi. Kalabalığa yaklaşmak istemiyordum ama neler olduğunu da deli gibi merak ediyordum. Hızlı sayılmayacak temkinli adımlarla çember oluşturan kalabalığa yaklaştım ve birkaç kişinin arasından sıyrılarak kalabalığın arasına girdim ama hala bir şey göremiyordum. Biraz daha öne gitmek için birkaç kişiyi daha geçtiğimde en önde duruyor ve kavgayı en yakın mesafeden izliyordum. Kavga eden iki kişiyi de tanımıyordum ama ayırmaya çalışanların arasında tanıdığım üç kişi vardı: Green, Tiffany ve Zayn.

Green'in neden orada olduğuna anlam veremedim ama diğer kişiden ayırmaya çalıştığı çocuk muhtemelen arkadaşıydı. Zayn ve yanındaki birkaç çocuk daha kumral çocuğu siyahi çocuktan uzaklaştırmaya çalıştıkça çocuk daha fazla öfkeleniyor gibiydi. Zayn'in tuttuğu kolunu çekip sinirle Zayn'i itiklediğinde Zayn'in de sinirlendiğini fark ettim. Ne halin varsa gör! der gibi çekip kaldırdı kollarını ve uzaklaştı yanından.

"Ne oluyor burada amına koyayım?! Kendinize gelin!"

Bill'in bağrışını dıyduğumda herkes o yöne döndü ve kavga önce sakinleşti sonra ise sona erdi. Bill resmen kalabalığı yararak kavga edenlerin yanına geldiğinde Green'in koluna yapıştığı o kumral çocuğa baktım Sinirle soluyor ve burnundaki kanları silmeye çalışıyordu.

"Derdiniz ne sizin ha?" Bill ikisine de tek tek bakarak bağırdığında onlar hala hırsla birbirlerine bakıyorlardı. "Şu suratınızın haline bakın!" Elini uzatıp siyahi olan çocuğun çenesini tuttu ve yüzünü inceledi. "Kavganın cezası olduğunu bilmiyor musunuz lanet olası herifler?" Dediği şeye kaşlarımı çattım. Kavga ettiklerinde ceza mı alıyorlardı?

West CoastHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin