Pencereden içeri esen rüzgar bacaklarımı üşüttüğünde onları kendime çekip kollarımı doladım. Zayn de bunu fark etmişti ve dolabının yanındaki sandalyede duran ceketini çekip bacaklarıma örtmüştü.
Uzun, dövmeli parmaklarının arasında tuttuğu sigarasını dudaklarının arasına sıkıştırıp derin bir duman çekti içine ve onu birkaç saniye içinde tuttuktan sonra bıraktı. Dumanın havada şekillenip dağılışını izledim.
İkimiz de sadece pencereden sızan ay ışığı ve sokak lambası ışığıyla aydınlanan yarı karanlık odada, sessizce pencerenin altında oturuyorduk. Konuşmamız gereken konular vardı artık, ikimiz de biliyorduk ama ikimiz de kaçıyorduk konuşmadan. Konuyu açmak istiyordum ama uygun zamanı seçemiyordum.
Boğazımı temizledim onunla konuşacağımı anlaması için ama o konuşmaya başlamamam için "Sahile mi insek?" diye bir fikir attı ortaya. Hızlıca "Hayır, ben istemiyorum." dedim. Bahanesi geçerli olmadığı için çocuk gibi surat asmıştı çaktırmadan. Daha sonra vakit kaybetmeden ise yine başka bir bahane uydurdu.
"Birşeyler içmek ister misin? Yatağın altında içkiler var."
Bu kez "Olur, içelim." dedim ama onunla konuşmamak için kabul etmemiştim. Onu konuşturabilmek için kabul etmiştim. Oturduğu yerden kalkarken "Ne içersin?" diye sordu. "Ne var?" diye soruyla karşılık verdiğimde ise bana ne yokki der gibi bir gülümseme yolladı.
Yatağın altından içi şişelerle dolu bir kasa çekerken şişeler birbirine çarpıp ses çıkarmıştı. "Tekila içer misin?"
Gülümsedim ve bakışlarımı kasadan ona çekerken "Olur." dedim. Tekila şişesini alıp kasayı yatağın altına geri ittirdi ve dolabına doğru yaklaşırken şişeyi bana uzattı. Banyo kapısının olduğu köşeye doğru ilerleyip üzeri siyah örtü ile örtülü olan dolabın üzerinden örtüyü çektiğinde onun mini bir buzdolabı olduğunu gördüm.
"Bizim odamızda neden buzdolabı yok? " diye sordum biraz isyan ederek. Güldüğünü duydum. Dolaptan limon çıkarıp kapağını kapattı ve bana doğru gelirken "Ben biraz torpilliyim." dedi. Elindeki limonu bana attığında yakaladım. Kıyafet dolabının küçük çekmecesinden iki tane shot bardağı çıkardı ve yanıma oturdu.
"Cidden mini bar gibi odan. Şuna bak, tüm teşkilatın hazır."
Bacaklarıma örttüğüm ceketin cebime eline sokup bıçağını çıkardı ve limonu dilimledi. "Tuz yok."
"Şaşırtıcı." dedim şişenin kapağını açarken. Bardaklar yeteri kadar tekila döktükten sonra şişeyi kenara bıraktım ve bardaklardan birini aldım. "Neye içiyoruz?"
"Sana." dedi ve bardağını elimdeki bardağa vurup kafaya dikti. Onunla beraber ben de aynı şeyi yaptım ve küçük bir dilim limonu ısırdım. Benim yüzüm tekilanın acı tadıyla buruşurken onda mimik oynamamıştı.
Arka arkaya iki kez daha içtikten sonra onunla konuşmaya başlamanın sırası geldi diye düşündüm ve o bardakları tekrar doldurmak için şişeyi aldığında "Şuan istemiyorum." dedim. Kendi bardağını doldurup bir kez daha içti.
Pakedinden sigara çıkartırken "Zayn." diye adını söyleyerek başladım konuşmaya. "Merak ediyorum,"
"Sen her şeyi merak ediyorsun Beta." derken kelimeler ağzında biraz biraz yuvarlanmıştı. Belki de şuan tam konuşacak durumdadır diye düşündüm ve "Sen buraya nasıl geldin?" diye sordum.
Dudaklarının arasına sıkıştırdığı sigarasını yaktı ve bir duman çekip üfledikten sonra cevap verdi. "Ben bu bölgede doğdum."
Fark ettirmeden gözlerimi devirdim. "Onu biliyorum Zayn." Oturduğum yerde ona doğru biraz dahs döndüm. "Buraya nasıl geldin diye soruyorum." Kastettim şeyi anlaması için vurgu yapmıştım ve o da neyden bahsettiğimi anlamıştı. Aslında ilk sorduğumda da anlamıştı. Birkaç saniye dümdüz gözlerimin içine baktı ve sonra karşıya çevirdi bakışlarını. Yutkunduktan sonra ise soruma cevap verdi. "Suç işledim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
West Coast
FanfictionSadece birkaç dakikada hayatınız hiç ummadığınız bir şekilde değişebilir mi? Peki ya hayatınızın bittiğini düşündüğünüz noktada ya hayatınız aslında yeni başlıyorsa? Doktor Bethany Davis işlemediği bir suç nedeniyle ülkenin Batı Yakası'na gönderildi...