OY SINIRI 20+
Bu lanet olası yerde güzel olan tek bir şey vardı; günbatımı. Hayatımda gördüğüm en güzel günbatımı manzarası kesinlikle buradaydı ve oturup bıkmadan izleyebilirdim. Üstelik sahilde hiç kimse de yoktu. Herkes kendini şu bahsettikleri baskına hazırlıyordu.
Turuncu gökyüzünün altında kıyıya çarpan küçük dalgaların sesini dinliyordum. Deniz durgundu fakat esen akşam rüzgarı küçük küçük dalgalar oluşturup onları sahile atıyordu. Gözlerimi kapatıp yüzüme vuran rüzgarla denizin kokusunu içime çektiğimde bana yaklaşan birkaç adım sesi de duydum ve omzumun üstünden arkama baktım.
"Ne yapıyorsun burada?"
Önüme döndüm ona cevap vermeden. O da yanıma ama benden uzak olan bir noktaya oturdu. Bacaklarını serbest bırakmış ve kollarını da dizlerine dayayıp bir eliyle diğer bileğini tutmuştu.
"Hiç." dediğimde bana baktı. "Oturuyorum öyle." diye devam ettim çünkü anlamış gibi durmuyordu. İkimiz de sessiz kaldık sonra. Aramızdaki en uzun diyalog muhtemelen ders esnasında kurulmuştu. Ders haricinde muhabbet ettiğimizde laf sırası sessizlikten bize gelmiyordu. Uzun süre sessizliği dinlemeyi tercih ediyorduk ikimiz de.
Bugün derste yaşadığımız son anlar yüzünden onun yanında şuna kendimi gergin hissediyordum. Bugünün konusunu açıp açmama konusunda kararsızım ama sanki ona bu konuda bir şeyler söylemem gerekiyormuş gibi de hissediyordum. Özür dinlemeliydim sanırım, onun kendine koyduğu bir sınırını aşmaya çalışmıştım ama haddimi biraz aşmıştım sanırım.
Yutkundum ve "Ben," diye söze başladım. Konuşmaya başladığım anda bana dönmüştü yüzünü. Gözlerinden başka her yere bakıyordum. "Bugün için özür dilerim. İleri gittim. Haddim değildi." diye devam ettiğimde cümlem biter bitmez "Evet." dedi. Tamam, biraz mütevazi olabilirdin en azından.
"Sorun yok. Bir daha olmasın, bana yeter."
Üstü kapalı tehdit ediyordu bir de. Ukala. Başımı aşağı yukarı salladım sadece ve önşme döndüm. Kendime çekmiş olduğum bacaklarımı kumlara uzatıp ellerimi de arkaya koydum destek almak için ve bedenimi de biraz geriye attım. Aramızdaki gerginlik kalktıysa biraz muhabbet edebilirdik belki.
"Eee. Benden sonraki kız mı daha iyi ben mi?"
Denize doğru, ufukta bir şeye bakıyordu pür dikkat ama benim dediğim şeyle dikkati dağıldı ve bana baktı.
"Ne?"
"Benden sonra da bir kızla dersin vardı ya. O mu daha iyi ben mi diyorum."
"İkiniz de aynısınız." dedi tekrar az önce baktığı yere kafasını çevirirken. Yarım yamalak bir şeyler söyleyip geçiştiriyordu.
"Yani? İyi miyiz kötü müyüz?"
"Berbatsınız."
Yüzümdeki ifade değişirken hala ona bakıyordum. O da bunu fark etmiş olacak ki bana döndü yüzünü tekrar.
"Şaka yapıyorum. Senden daha berbat."
Gülümsediğimde "Şımarma sakın. Sen de mükemmel değilsin." dedi. Omuzlarımı silktim ve "En azından burada birilerinden daha iyiyim." dedim. Hala bana bakıyordu ama yüzüne anlamlandıramadığım bir ifade yerleşmişti.
"Bu seni mutlu mu etti cidden?"
"Hey. Farkında mısın bilmiyorum ama buradaki herkes benden kat kat daha tecrübeli. En azından biri hariç."
Belli belirsiz gülümsemesine şaşırdım. Çünkü donuk bir domuzun tekiydi. Genelde yüzündeki o gülümseme alaycı oluyordu.
Eliyle karşıda bir yeri işaret etti ve" Şurayı görüyor musun?" diye sordu. İleride küçük bir nokta görüyordum ama gösterdiği yerin orası olup olmadığını anlayamadım. Ona doğru eğilip onun olduğu yerden bakmaya çalıştım ve o noktayı işaret ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
West Coast
FanfictionSadece birkaç dakikada hayatınız hiç ummadığınız bir şekilde değişebilir mi? Peki ya hayatınızın bittiğini düşündüğünüz noktada ya hayatınız aslında yeni başlıyorsa? Doktor Bethany Davis işlemediği bir suç nedeniyle ülkenin Batı Yakası'na gönderildi...