Tamam burada bir sorun var...
Bu sekizinci gün ve o lanet hala gelmedi!
Dalga geçiyor olmalı! Hani bana ihtiyacı vardı... Ah burada öleceğim sanırım.
Yanaklarıma vurdum ve kendimi uyandırdım.
Daha yeni başladım ne ölmesi!
Tamam madem beni unuttu veya terk etti her neyse ben de kaçarım.
Olmayan eşyalarımı toparladım ve bir boyut kapısı aradım. Evet işte burada bir tane var!
İçeri girdiğimde karşımda o vardı...
-Huh?
-Sonunda geldin.
Hahaha....
-Seni bekliyordum gerçekten bir haftadan fazla süredir beni bekliyor olamazsın.
Hayır sakinim... Çok sakinim.
-Aslında ne biliyor musun senin şu bitkiler vardıya. Tadları oldukça güzeldi.
-Sen...
-Ah ve o içtiğim suyun tadını unutamayırum.
-Kaşınıyorsun.
-Öyle mi?
Ayağı kalktı ve sinirli görünüyordu. Ama bende sinirliydim.
-Ahh bu lanet bir haftada neler öğrendiğimi görmek ister misin?
Elimi kaldırdım ve rüzgar bir anda şiddetlenerek hortum oluşturmaya başladı.
Diğer elimi kaldırdığım da onu içine alan hortumun dışında oklar oluşturdum.
-Ölmeyi deneme ne dersin?
Okları serbest bıraktığım da içeride alev parladı ve bana doğru fırladı.
-Hah demek böyle savaşacağız!
Benden üstün olsa da beni öldüremez. Yani ona en azından vurmam gerek.
-Buna ne dersin!?
Zıpladım ve havada döndüm. Yanan koluna bir tekme indirdim. Kolunu ittirdi ve bu geri uçmama sebep oldu ama sorun değil çünkü inişi rüzgarla hafiflettim.
Manyak bir gücü var.
Haha bu beni daha da heyecanlandırıyor.
Yakın dövüş için yanına koştum ve çarpışmaya başladık.
Saldırılarımı öngörüyordu ve ben de onu engelliyordum. Tam gücüyle savaşmıyor.
Demek beni hafife alıyor. Öyleyse canını yakmam gerek.
Etkili bir saldırı için ona açık vermem gerek.
Yukarı doğru bir tekme attım ama bacağımı yakalayacağını biliyordum.
İkinci hamlemde de diğer bacağımla tekme atacağım belliydi bu yüzden buna önemlem almak için beni yere sermeli.
Bacağımı tuttuğu an beni çevirdi ama ben bir adım ötedeydim ve bedenim görüş açısında değilken kılıçlarımı çıkarıp rüzgar gücüyle birini bir yandan diğerini arkasından gönderdim.
Kılıçlar kafasını iki yandan sarınca gülümsedi.
-Fena değil.
-Huh? Fena değil daha demin yenildin.
Bana baktı ve güldü.
-Bu zayıf silahla mı? Benim gibi güçlü biri için...
Parmağını şıklattı ve kılıcım eridi...
-Ne halt ediyorsun! O en sevdiğim...
Bana başka bir kılıç uzattı.
-Bu şey daha işe yarar. Rüzgar klanına girdiğin zaman o kılıç bir komediden başka bir şey olmayacak.
Uzattığı kılıcı tuttum.
-Seninkiyle aynı sadece yapıldığı malzeme farklı.
Bu daha hafif ve sağlamdı. Aşık olabilirim.
-Bu benim mi?
-Evet.
Zıpladım.
-Artık daha fazla öldürebilirim! Peki ya rüzgar klanı işi ne zaman gireceğim?
-O kadar basit değil. Seni biraz daha yalnız bırakmak gerekecek bu kılıç yüzünden geç kaldım.
Demek beni burada beklemiyordu.
-O zamana kadar seni akıllı varlıkların olduğu bir yere götüreceğim. Burada kimliğini sakla ve yaşa.
-Nasıl yani... Hiç bir şey bilmiyorum burayla alakalı.
Alnını ovdu.
-Seni insan dünyasına benzer işleyen bir yere götüreceğim. Burada para kullanırsın ve zengin olan güçlüdür.
-Bahsettiğin dünya yok olalı çok oldu.
Bana sert bir bakış attı.
-Sence bu umurumda mı?
-Her neyse bana parayı ver.
-Sen de yeterince var.
Ben de para mı var?
Kafasına vurdu.
-Sence normal para mı kullanılacak tabi ki hayır! Öldürdüğüm canlıların ruh taşlarını al yanına.
-Onlar para mı!?
-Gibi.
Bana bir kese attı.
-Bu her şeyi içine alabilir. Belirli bir sınır içinde istediğin herşeyi.
Vay canına süper.
Keseyi tuttum.
Acaba Rowen ve Sienna ne yapıyor.
Keseye mücevherleri koyarken düşündüm. Acaba geri dönmeyi düşündümüler?
Ya da daha doğrusu... Yaşıyormular....
_________
Yazar:Villainesssss
Yarın iki bölüm. (Uyuya kalmazsam 😇) yarın iki olmazsa diğer gün dört... Kendi mezarımı kazıyormuş gibi geliyor ama olsun. Artık programım hafifledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boyutlar Arası
FantasíaBildiğimiz dünya yıkılalı çok oldu. Dünyanın her tarafında bilinmeyen geçitler açıldı ve dünya bilinmeyen canavarlarla kuşatıldı. İnsanlar çok kısa sürede adapte olsa da bir çoğu öldü ve hala güçsüzler. Bir grup arkadaş yeni ev arayışında geçitlerde...
