Bölüm11 Güvenli Bölge Dışında

276 45 18
                                    

Burası kesinlikle adıyla tezat oluşturan bir yer.

Bir çok yönden dünyayı andırsa da insanların bu durumda olması...

İnsanlara keseden mücevherler dağıtılırken izledim. Zayıflardı ama gözleri parlıyordu.

Birbirlerine içtenlikle gülümseyen insanlardı bunlar. Dünya yok olmadan önce bizden öncekiler de böyle miydi?

Gelenler yanların da hediyeler getirdiler. Yetersiz olduklarını dile getirdiler ve teşekkür ettiler.

Muhtemelen verdikleri hediyeler onlar için oldukça pahalıydı.

Ve işte ilk kez bu duyguyu taşıyorum. Değişik.

Ailem öldüğü zaman üzülmüştüm ama bu seferki duygu daha farklı... Acı bir tad bırakıyor ve kalbimi acıtıyor.

Çocuklara baktım. Gülüyorlardı.

Nasıl olurda benim çocukluğumda olduğumdan çok daha kötü durumda olan bu çocuklar bu kadar parlak gülümseyebilir aklım ermiyor doğrusu.

Dağıtım devam ederken Tyler'a döndüm.

-Biz gidelim.

-Bitmesini beklemeyecek misin?

-Zaman kaybetmeye gerek yok. Ne kadar kazanırsam onlar için o kadar iyi.

Kıkırdadı ve yolu gösterdi.

-Açık açık insanları öldüremezler ama ara sokaklarda iş farklı. Bir çok ırk olduğundan diğerlerinin önünde dikkatli davranıyorlar.

Kafamı salladım.

Yollardan hızlı adımlarla geçtik ve kapıya ulaştık.

-Kapıdan geçmek için izin almamız gerek.

-Nasıl yani?

-Çıkış yaptığımız bildiriliyor demek.

Kafamı salladım.

Kapıdaki görevlinin yanına gittiğimizde yanımda kinin kolunu kontrol etti.

Sıra bendeydi.

Yüzümü gizledim.

-Sen bir insan mısın?

Sesimi çıkarmadan rüzgarla hafif bir gösteri yaptım.

-Rüzgar klanından tabi ki geçin.

-Bana kontol olacağını daha önceden söylemen gerekirdi.

-Sonuçta hallettik değil mi?

-Hallettim. Ben hallettim.

Dışarısı oldukça boştu. İlk girdiğimiz boyut kapılarına benziyor.

Canavar aramak için açılmaya karar verdik. 

-Buraya ilk geldiğimde yemek yeme yerinde bana nadiren insan gördüklerini söylediler.

Tyler bana döndü.

-Nedeni belli değil mi?

-Bu işaretler... Onlar nasıl yapıldı?

-Belli bir yasa geldiğin zaman beş yaş gibi, buradaki klan başlarının seçtiği kişiler bu çocukları topluyor ve büyü yapıyorlar.

-Korkunç... Peki ya çocuğunu saklasan.

-Yakalanmak demek diğer tüm insanları tehlikeye atmak demek. Zamanında otuz insan bu yüzden öldü.

Zalimlik! Bu başka birine tasma tamamla aynı şey!

Bir anda kısık bir ses geldi kulağıma.

Tyler'a döndüm.

-Saklan!

Ve bir anda karşıma koşan dev yaratıklar çıktı.

İki tane olan bu yaratıklar bana doğru koştular. Kılıçlarımı çıkardım ve hazırda bekledim.

Canlılar bana doğru gelirken iki tarafa ayrıldılar ve beni sarmaya kalkıştılar!

Onlar zeki varlıklar olmalı.

Bunu anladığımdan beri onlarla direk olarak savaşamam.

Tyler uzakta değil yani gücümün etkisinde kalabilir güçlü hamleler yapmamam gerek.

İki canlı iki bacağının üzerinde koşuyor ve etrafımda karşılıklı yer alıyordu.

Tyler da bulduğu bir kayanın arkasına saklanmıştı.

Peki hadi gelin bakalım!

Aynı anda bana koşmaya başladıklarında olduğum yerde bekledim ve çarpışmaya sailseler kala zıpladım.

Heh bunu tahmin etmemiş olmalılar... Tam sevinecekken canlılardan biri diğerin doğru zıpladı ve ondan güç alarak hızla yükseldi.

Ağzı açık bir şekilde yukarı doğru gelirken rüzgarla kendimi geri doğru ittirip kaçtım.

Kılıcımı savurdum ve onları kesmeye çalıştım ama saldırımdan kaçındılar. Tsk bunlar beklediğinden güçlü.

Şuna ne dersiniz?

Bana saldırmaya hazırlanırken ellerimi havaya kaldırdım ve sayısız ok oluştu.

Bana doğru koşmaya başladıklarında oklar onlara hücum etti ama i kadar hızlıydılarki oluşturdukları rüzgar benim oklarımın çoğunu yok etti ve çok kısa bir süre sonra dibimdelerdi.

Kılıcımı kullanarak bana gelen birini kestim ama az kalsın yakalanıyordum.

-Bu kadar mı?

Diğerine doğru koşsam da yaralı olan hala savaşıyordu.

Biri bana doğru koşarken onu kesmek için hazırlandım ama daha demin düştüğünü sandığım canlı bana doğru koşmaya başlamış ve bir darbe indirmeye hazırdı.

Sanırım bu bir sorun...

Tam bitti derken bir anda Tyler ortaya çıktı ve onu savuşturdu.

-Saklanman gerekirdi!

-Ölmeni mi izleseydim?

Aklıma bir fikir geldi. O buradayken bizi merkezine alan bir hamle yapabilirim böylece o etkilenmez.

Sırt sırta verdik ve ben bizi merkezine alan bir hortum yaptım.

Giderek etrafımızda dönen hava kütlesi büyüdü ve iki yaratık dengelerini kaybettiği anda onlara doğru koşmak için hazırdık.

-Şimdi!

Koştuk ve kılıçlarımızı geçirdik.

-Yaşam mücevherlerini al.

Mücevherleri çıkarttığımızda renklerinin farklı olduğunu farkettim.

-Bunlar diğerleriyle aynı değil.

Tyler ağzı açık taşlara bakıyordu.

-Şaka mı yapıyorsun bunlar diğerlerinden daha değerli!

-Huh?

-Taşıyıcıya göre taşın rengi ve buna bağlı olarak değerleri değişir. Mesela mavi taşlar en düşük olsa bile üç gün geçinmemiz için yetiyor ve sonraki seviye mor olanlar. Klanlardan birinin sahip olduğu taş ise kişiye bağlı olarak pembeden kırmızıya döner. Bu taşlara sadece güç sahipleri sahip olur yani sende de olmalı. Ama pembe ve üstü taşların ticareti yasak.

-Yani bu mor taşlar çok mu değerli?

-Evet.

Sevinçle dönecekken arkadan bir ses geldi.

-Bizim için taş ayırdığınız için teşekkürler. Şimdi insanlar onları bize verin!

_______
Yazar :Villainesssss

Boyutlar Arası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin