23.

106 12 2
                                    

Karanlık hayatın aydınlık kadınıydım ben. Bu hayat bana iyisi de olsun, kötüsü de olsun her şeyi öğretmişti. Hayatımda iyi olan noktaları elbette ki şaşkınlık ile izliyordum. İyisine mi, yoksa kötüsüne  mi layık olduğumu anlayamıyor ve bağlantı kuramıyordum. Önümde iki tane kart vardı. Hangisini açacağım konusunda da tereddütlerim vardı. Hangisini açarsam aklımda ki sorunun cevabını bulacaktım inanın bilmiyorum sevgili okur.
Nereden tutsam elimde kalıyordu. Belkide kartlarımı açık oynamam gerekiyordu. Kendi kendime bir yol açarak ilerlemem ve hayatımdaki en önemli dönüm noktasını bulmam gerekiyordu.

Şimdi sevgilim, ben ve ailesi oturmuş güzel bir akşam yemeği yiyorduk. Bu kez teyzeleri ve halaları yoktu. Yenge ve amcaları vardı. Zaten Yavuz'un amcaları ve yangeleri, buna kuzenleri de dahil birlikte yaşıyorlardı. Yavuz'un kendine ait başka bir evi vardı ama, çoğunlukla ailesinin yanında yaşıyordu. Annesi evlenene kadar ayrı evde yaşama yasağı getirmişti Yavuz'a. Sevgili kaynanam iyi kadındı esasında. Seviyordum onu.
Dün ihaleyi kazandıktan sonra yanıma gelip, "Seninle gurur duyuyorum kızım." Demişti bana. Evet evet doğru duydunuz. Dün ihaleyi epey bir fark ile kazanmıştık. Beni sadece birkaç ay tanıyan bir kadın alnımdan öpmüş ve beni tebrik etmişti. İhaleyi kazanmaktan daha çok mutlu olmuştum buna. Benim geçmişimi geleceğime dahil etmiyor ve benim de dahil etmeme izin vermiyordu.

İsmim yüksek bir ses ile anons edilmişti ve ben sahneye Yavuz ile el ele gitmiştim. Bütün magazin dergileri bizim fotoğraflarımızı paylaşarak reklamlarına reklam katmışlardı. Büyük ihtimalle annem sinir krizi geçiriyor olabilirdi. Neden ondan gizli ilişki yaşadım diye. Telefonumu sabahtan beri sessize aldığım için ne aramaları duyuyordum, nede mesajları. Bu günümü sevgilime ve ailesine ayırmıştım. Ve emin olan hiç pişman değildim.

Masada harika bir hava vardı. Bu masada ki birbirinden leziz yemekler değil, Yavuz'un ve Almila'nın çocukluk anılarını dinlemekten di.
Bir noktadan sonra bende kahkahalarımı tutamamıştım. Karnım gülmekten kasılıyordu artık. Yavuz bu durumdan şikayetçi olmamıştı esasında.

Arzu anne elinde ki kocaman bir dilim böreği zorla ağzıma tıkmaya çalışınca ufak bir beyaz ışık gördüm geldim. Zira öyle bir tıkıyordu ki boğulacağım sandım. "Derinciğim aç ağzını lütfen."

Neyse ki sevgili yengem İlayda hemen imdadıma yetişti ve,"Arzu abla kızı boğdun." Diyerek kahkaha attı. Ardından bakışlarını bana çevirdi ve göz kırptı. Arzu anne insafa gelmiş olacak ki elindeki yarım kalan böreği yavuz'un tabağına koydu. Yavuz da sanki kendi yarımı gibi aldı ve yarım böreği hiçte kibar olmayan bir şekilde ağzına attı.
Yüzümü buruşturup Yavuz'un tam gözünün içine baktım. Oda lokmasını daha rahat tutmak için bardağına uzandı. Büyük yudumlar halinde kola içip tekrardan bardağı masaya koydu.

"Güzelim gözlerinle beni yemek yerine tabağında ki nefis dolmaları mı yesen acaba."

Yavuz'un çapkın bir şekilde göz kıprıp kullandığı kelimeler börekten daha beter kızarmamı sağladı.
Keza masadakilerin de kendilerini gülmemek için yaptıkları çaba da buna dahildi. "Ay oğlum sen niye böyle oldun ki?"

Arzu anne nerdeyse ağlayacak kıvamda konuşmuştu. Bunu sahte bir şekilde yaptığını anlamak için üstün bir çaba sarf etmeye gerek yoktu. Ferdi bey eşinin elinden tutup dudaklarına götürdü ve, "Bizlik bir sorun yok." Dedi. Bu cümleyi masada tek anlayan kişi Ersa olduğu için elinde ki çatalı sert bir şekilde tabağına bıraktı ve peçete ile dudaklarını silip merakla ona bakan ev halkına ve bana kısa bir bakış atıp, Yavuz'a döndü ve kelimelerini fütursuzca söyledi.

"Yani amcam diyor ki, biz malzemeden çalmadık. Sonradan oldu."

Ve bu masada bir şey daha öğrendim. Mila haddinden fazla patavatsız bir kızdı. Masada aniden gelişen sessizlik ile Mila kahkaha atmaya başladı.

Düşman BaşınaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin