Selam güzelliklerim. Beni gördüğünüze şaşırdığınızı biliyorum 😇 bende kendimi burada gördüğüm için çok şaşkınım. Neden yazarcığım derseniz hemen geçeyim.
Bundan belki bir belki de iki ay bilmiyorum ama o zaman diliminde yks sürecinden dolayı kitaba fazla ilgi gösteremediğimi farkettim ve kendi çapımda ara vermek, sınavdan sonra daha düzenli olarak bölüm atmak istedim. Hatta uzun süredir de bölüm gelmiyor.
Fakat kitabın altına gelen yorumlar ile yazma isteğim yeniden kabardı. Ve bende yazdım. Sizleri seviyorum kuşlarım. İyi ki varsınız😘😘
Sizleri bölüm ile baş başa bırakıyorum 🤗🤗
✨✨✨✨✨
Bazen hıçkıra hıçkıra ağlamak. Bazen de tek bir damla göz yaşını döken insanlardan en acımasız bir şekilde intikam almak gelirdi içimden. Kendi parmaklarım ile hunharca parçalamak ve onu bu dünyadan silmek gelirdi. Bu kişi annen olsa bile. Benim annem bu dünyada ki bütün güzellikleri benden silmiş bir varlık olarak onun şu saatten sonra ki mutluluğu yada pişmanlığı beni zerre kadar ilgilendirmiyordu.
Evet bazı hatalar vardır yine de öpüp başına koyarsın, affedilebilir dersin. Fakat bazen olur ki canı cehenneme der çekip gidersin. Arafta kaldığım ilk anda annem elimi tutmuş ve yaptığı hata ile canın cehenneme dedirtmişti.
Bazen olur uykularım kaçardı ruhumda ki ince ince bedenime sızan acıdan. Bazen güzel günler bile kabus olup bulurdu beni rüyalarımda.
İnsanoğlu beşer de şaşar da derdi Selvi nine. Bir bakımdan haklıyken öbür yandan kabul edilebilir bir durum söz konusu değildi.
Çünkü basit bir hata ile böylesine kocaman bir hata(!) Hatta böylesine bir yanlış birbirine benzemezdi. Öbürü belki can yapmazdı. Ama bu ince ince içine işleyerek kör ediyordu insanı.
Benden annem ve selvi nineyi affetmemi istemelerinden çok korkuyordum. Hem de o kadar çok korkuyordum ki onların kalbini bile kırabilirdim.
Daldığım yoğun düşünceler beni yerle yeksan ederken bana doğru adım atan annem ile hırçın bir şekilde geriye çekildim ve elimi kaldırıp,"Sakın! Ben sana o hastanede bir daha karşıma çıkma demedim mi?" Diye bağırdım.
Ukala bir şekilde devirdi gözlerini. Sadece bana bakıyordu. Çocukluğunu yaktığı kızına.
"Hamileymişsin. İrem koyarsın artık adını."
Hiçbir çocuk böylesine bir günaha mal edilemezdi.
Onun ukala bakışlarına tezat ben ciddi anlamda çıldırma kotasına gelmiştim.
"Senin adını vererek bebeğimin adını kirletemem."
"Ağır konuşuyorsun Derin. Ben senin için gençliğimi yaktım. Evlenmedim. Neden? Çünkü lanet olasıca annem seni o köşkten alıp kibrit kutusu kadar eve getirdiği için. Sen..."
Elimi kaldırıp susturdum onu.
Hakkında şu birkaç günde pek fazla şey öğrenmiştim. Fakat üstüne düşmemiştim."Evli erkeklere ile beş dakikalık zevk için metrelik yapan bir kadınsın sen! Kim seninle neden evlensin?"
Bir anda yüzü bembeyaz oldu. Arzu anne kolumu tutup beni kendine çevirdi ve, "Bebeğini unutma güzelim." Dedi.
Sinirlenme bebeğe zarar veriyorsun diyordu yani. Haklıydı. Daha geçen onu kaybediyordum az kalsın.
"Derin haddini bil!" Diyerek sesini yükseltti. "Ben haddimi biliyorum. Şimdi çık evimden." Diye bağırdım.
Yavuz elimi tutup beni göğsüne çekerken, "Bana istemediğim şeyler yaptırma Derin!" Dedi bir kez daha annem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşman Başına
RomanceBabasının kapısına bir adet sepet ile bırakılan Derin'i hoş şeyler beklemiyordu. Her gününü ayrı ayrı acı ile geçiren Derin üvey annesi ve kardeşleri tarafından zorbalığa maruz kalmıştır. Henüz onbeş yaşındayken evin hizmetçisi İrem tarafından villa...