15. Bölüm

192 16 0
                                    

Sabahleyin evde hummalı bir kahvaltı geçiyordu.
Berk abimin harika menemeniyle birlikte kahvaltımızı yaptık. Arada birbirimize attığımız zeytin çekirdekleri ve Selvi ninenin bize attığı laflar ile harika geçmişti kahvaltı.
Eskiden böyle ortamlarda bulunmak benim için neredeyse imkansızdı. Sadece kibrit çöpü kadar peynir ve iki dilim domates ile öğün atlatıyordum.
Doyduğum söylenemezdi ama en azından bir iki lokma yemek yiyebiliyordum.
Tabii onu da içime zıkkım ediyorlardı. Allah'tan Selvi nine beni onlardan kurtardı da bende insan kılığına girdim. Çok sular akmıştı geçmişten bu yana. Ama hala sırtıma aldığım topuklu ayakkabı darbelerini, yüzüme atılan soğuk suyu, doğum günü gecesinde dokunulmaya çalışılmasını...
Hiçbirini unutmamıştım. Kolay kolay unutmam mümkün değildi zaten. Hangi yaralar kolay sarılıyordu ki? Kemre tutsa bile zorlayınca kanıyordu.

Kahvaltıdan sonra annemler, salonda otururken, Nazlı kafede olan bir kaç işi halletmek için gitti.
Bana da en ulvi görev, bulaşık yıkama kaldı.
Bıkmıştım. Bence bu eve plastik eşya alınmalı. Yoksa benim elime kaldığı müddet mutfak küf tutardı. Ama imdadıma yetişen ikinci el bulaşık makinesi ile hemen işimi halledip çıkıyordum.
Yaşasın bulaşık makinesi. Bir daha ki maaşım da da eve elektrikli süpürge alacaktım. İyi işime yaradı. Gerçi hangi elektronik alet işime yaramıyordu ki?
Nihayet ulvi görev olan bulaşıkları makineye dizip, tezgahı sildim ve mutfaktan çıktım. Annemler Müge Anlı programına ağızları açık bir şekilde dalmıştı. İşin en kötüsü, Berk abim de ağzını ayırmış olaylarını anlamaya çalışıyordu. Kahkahamı ağzıma tepiştirip, yan komodin de ki telefonumu alıp abimin resimlerini çektim.
Resimler hazır olunca kahkahamı serbest bıraktım.
Sağ elim karnımı bulurken, sol elim başıma gitti.
Gülmekten neredeyse karnım yırtılacaktı. Berk abim önce bana elini açıp dua ederek baktı.
Ama ben hala gülüyordum. Öyle bir gülmek ti ki, Selvi nine ve annem gözlerini devirerek bana bakıyordu. Delirdiğimi düşünüyordu herhalde.
Az kalmıştı zaten, şimdi delirmesem mutlaka bir gün delirecektim.
Şafak saymaya başlamıştı. "Allahım senden çok şey istemiyorum. Şu torunuma biraz akıl, birazda fikir ver." Selvi nine benim bu davranışlarımdan korkmuş olacak ki, elini semaya kaldırıp sesli dualarını etti. İrem annem çaresizliğin dibine vuruyordu şu anda, öyle ki gözleriyle feryat ediyordu.
Kadın dilini yuttu Derin !

"Kızım sen şu kadınlardaki çaresizliği görmüyor musun?" Berk abim şaşkınlıkla bana bakarken gözlerindeki endişe bariz belliydi. Bu kez cidden kendime çeki düzen verip öksürdüm ve kendime geldim.
"Ay korkmayın iyiyim ben. Gülmek suç mu acaba?" Sonuna kadar haklıydım bence. Gülmüyorum niye gülmüyorsun diyorlar. Gülüyorum niye gülüyorsun diyorlar. İnsanlar çok acayip doğrusu.

"Suç değil abicim ama, deli gibi gülersen haliyle korkarım." Abime burun kıvırıp yerime geçtim ve oturdum. Annem ve Selvi nine konuşmasına ara verip bana döndüler ve annem söze başladı.
"Kızım arkadaşının annesinin yanına gideceğiz değil mi? Habersiz gitmeyelim." Annem kesin yine hasta için havlu, patik, atlet ve bir adet yazma koyacaktı. Ne zaman hasta ziyaretine gitsek annem sürekli bir şeyler götürüyordu. Mesela Selvi nine hastayken eve gelen misafirler, meyve suyu ve kutu kurabiye getiriyorlardı. Bizde Nazlı ile birlikte onlardan yerdik. Hatta annemin terlikleri de peşimizden geliyordu. Terlikleri kötüdür. Terlik atmayın.  Ah o günler. Ne kadar özlemi çekiliyordu. Annemin sorusunu başımı sallayarak cevapladım. Sabahleyin Lalin'i aramış ve müsait olup olmadıklarını sormuştum. Lalin annesinin henüz hastaneden çıkmadığını, yarın duruma göre çıkacağını söyledi.  Bende kısa bir konuşma ardından vedalaşıp kapattım. Annemler hazırlanmak için odaya ve geçince ben orta yerde kaldım. Çünkü benim odamda hazırlanıyorlardı.
Berk abim hazır bir şekilde salonda oturup annemleri bekliyordu. Tabii daha sırada bende vardım giyinmek için. Nihayet annemler odadan çıkınca hemen ben girdim ve üzerinde çilek desenleri olan dizimin biraz üstünde biten kısa kollu elbisemi giydim. Altına da, beyaz bir tek bantlı ayakkabı giyip, saçıma fön çektim. Ufak dokunuşlar ile makyaj yapıp odadan çıktım. Annem ve Selvi nine poşetlere geçmiş olsun hediyelerini koyarken bir yandan da Berk abime laf yetiştirmeye çalışıyorlardı. Berk abim gerçekten zor bir insandı. Sıkı bir cesaret istiyordu. "Ay ne bu gürültü ya! Sanki hasta ziyaretine değil, savaşa gideceksiniz."  Annem başını Berk abim den çekti ve bana çevirip yumuşacık bir gülümseme ile beni tepeden tırnağa süzdü. Beğeni dolu bakışları, bir yandan da hayranlık kapsıyordu. "Benim güzeller güzeli kızım ne kadar da güzel olmuş."
Anneme kocaman bir gülümseme ile cevap verip yanıma gittim ve yanaklarına sulu birer öpücük bıraktım. Annem sulu öpücük ten huylandığı için başını geri çekmeye çalıştı. "Maşallah aynı benim gençliğim." Diyerek yüzüme okkalı bir sekilde tükürdü. Evet evet tükürdü. Yaşı ilerlemiş, yaşlı insanların nazardan koruma hareketi hiç güzel değildi. Ağızlarının bütün suyu yüzüme geliyordu.
"Ay nine niye tükürdün ya!"
Selvi nine koluma çimdik atıp, bana kızdı.
"Şimdi ki gençlere de yaranılmıyor."
Berk abim isyan edercesine bağırıp, yüreğimi ağzıma getirdi. Birden bağırınca korkmuştum.
"Allah aşkına gidiyorsak gidelim artık! Daha neyin tartışmasını yapıyorsunuz?"
Abimin tavrından sadece ben değil annemde korkmuştu. Öyle ki ayağındaki terliği çıkarıp abime attı. Terlik itina ile uçtu ve abimin alnının tam ortasına isabet etti. Gol!
O başka bir şeyde kullanılıyor muydu ya?
Aman neyse ne canım. Bende böyle kullanayım.
Abim annemin attığı terliği aldı ve anneme küskün bakışlar ile,"Kaç yaşına geldim, hala terlik yiyorum," dedi ve salondan çıkıp kapıya ulaştı. Ayakkabısını giyip evden çıkınca hep birlikte peşinden indik. Hastanede inşallah Arzu anne ve Yavuz yoktur. Yoksa her şey ortaya çıkardı. Hem ben orada Arzu anne diyemezdim ki!
Hele de Selvi nine ve annemin yanında.
"Kızım sen neden bu kadar durgun sun? Bir sorun yok değilmi?
Annemin sesi ile kendime gelip, "Hı?" Dedim. Fazlasıyla kabaca olmuştu. Annem illallah çekip tekrardan sordu. "Bir sorun yok değilmi kızım? Daldın gittin."
"Yok anneciğim, Ne dalması."
Annem öyle olsun bakışları atarken ben çoktan abimin yanına koltuğa kurulmuştum. Annem ve Selvi nine arka koltuğa geçerken, yüzümde kocaman bir sırıtma oluştu. Kendimi kaynanasından önce ön koltuğa oturan kadın gibi hissediyordum.
Abim dilinde anlamadığım naralar ile yabancı bir şarkı söylerken ben elimde telefon Yavuz'a mesaj atıyordum. 'Aşkım annemler ile Ecrin teyze'yi ziyarete gidiyoruz. Sakın gelme olurmu. Yoksa Selvi ninem seni bir kaşık suda boğar."
Yavuz'a mesaj attıktan sonra telefonu tekrardan çantamın içine koydum. Ortamın sohbetine ayak uydurmaya çalışırken tepetaklak oldum. Yine ve yine evlilik konusu. Bir gün bağıra bağıra ağlayasım vardı cidden. "Ah! Ah! Benim benim yaşıtlarım torun sahibi oldu. Hemde isimlerini çocuklara koydular. Keşke benim kızım da evlenseydi de benim adımı torunlarıma koysaydı."
İrem annem  artık günde bir milyon duyduğum evlilik konusunu açıp başımın etini yiyordu.
Benim sevmediğimi bile bile bunu dediği için sinirlerim bozulmuş, kendimi yük gibi görüyordum. Hele ki çocuğum olacak mı? Olmayacak mı? Onu bile bilmeden isim düşünüyordu. Bütün hevesim kaçmıştı. Somurtarak başımı camdan tarafa çevirdim. Abim neden sessiz kaldığımı anlamış olacak ki, anneme dönüp,"Benim kardeşimi isteyecek adam daha anasının karnından doğmadı. Hem senin bu evlilik merakın ne teyze? Hayır yani yaşımız daha otuz_otuzbeş değil ki."
Hayır abi yanlışın var, anasının karnından doğdu. Yani bu lafı söylemek için yirmi yedi yıl geç kaldın.
Annem sinirle abime baktı ve," Sen sus bakayım. Bende İrem isem size bu düğünde kısmet bulacağım."
Annemin sözleri hançer misali kalbime saplanırken, gözlerim doldu. Anneme far ettirmeden gözlerimi sildim lakin Selvi ninenin gözünden kaçmadı. Bana yumuşacık bakışlar atarken, annemi azarlamaya başladı. "İrem şu çocukları darlamayın artık ama. Ya bırakın gençleri ne zaman istiyorlarsa o zaman evlensinler. " İrem annem sinirle bana ve abime baktı ve, "Bu ikisi evlenecek anne. Lütfen sende beni darlama. Ben artık torun sahibi olmak istiyorum. Neden kimse beni anlamıyor." Nihayet hastaneye gelince hiçbir şey demeden arabadan indim. Arkamdan abimin ve Annemin sesini umursamdan doğru hastaneye girdim. Danışmadan gerekli izni alıp, peşimde annemler ile birlikte Ecrin teyzenin yanına gittik. Ecrin teyzenin yanına girerken yüzüme sahte maskesmi takıldım. Ecrin teyze beni görünce yorgun olmasına rağmen, yerinden kalkmaya çalıştı. Hemen elimle onu durdurdum. "Kalkma Ecrin teyze." Ecrin teyze bana gülümsemeye başlayıp, arkamda bekleyen, annemlere döndü. "Aa merhaba hoşgeldiniz." Annem ve Selvi nine yanıma gelip Mila ve Lalin'in kalktığı koltuğa oturdular. Berk abim sadece kapıdan geçmiş olsun dileklerini söylemeyi tercih etmişti. "Merhaba efendim geçmiş olsun. Ben Derin'in abisi, yani teyzesinin oğlu Berk." Ecrin teyze gülümseyerek,"Teşekkür ederim oğlum," dedi sevecenlik ile. Abim oradakiler ile vedalaşıp odadan çıktı. Bizde Ecrin teyzeye döndük. Annemler ile oradakileri tanıştırma gereksinimi gördüğüm için derin bir nefes alıp söze girdim.
"Ecrin teyze, Annem İrem, Ninem Selvi." 
Ardından annemlere dönüp, "Anne, bu güzel hanımefendide Ecrin teyze ,"dedim. Annem başını aşağı yukarı doğru sallayarak, "Geçmiş olsun Ecrin hanım. Allah acil şifalar versin," dedi.
"Geçmiş olsun kızım. Nasılsın bir ağrın sızın yok ya?" Diyen de Selvi nine idi. Ecrin teyze yüzünde kocaman bir gülümseme ile önce anneme cevap verdi. "Teşekkür ederim İrem hanım. Düzelmeye çalışıyoruz."  Ardından Selvi Nineme dönüp ona cevap verdi. "Teşekkür ederim Selvi hanım, çok şükür bir sorunum yok. Aslında ben evime gitmek istedim ama doktorlar bırakmıyor."
"Geçmiş olsun Ecrin teyzem."  Ecrin teyze bana uzaktan öpücük atıp, "Teşekkür ederim canım benim." Dedi. Daha sonra kızlar da Annemler ile tanışmaya karar vermiş olmalı ki, kendilerinden bahsetmeye başladılar. "merhaba efendim ben Mila. Tanıştığıma memnun oldum."
Mila kendini tanıtıp kenarı çekilince bu defa Lalin söze girdi. "Hoşgeldiniz efendim ben Lalin. Şu yatakta yatan harika parçanın kızıyım."  Annemler de tanıştıkları için memnun olduklarını söyleyip Ecrin teyze ile sohbet etmeye başladılar.  Annemler sohbete dalınca bende, Mila ve Lalin'in yanına gittim. "Selam kızlar nasılsınız?"

Düşman BaşınaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin