30.

96 10 0
                                    

Eskiden canı sıkılan, ağlamak isteyen herkes kaçıp kendini çınar ağacının gölgesinde saklarmış. Dalların onu koruyacağını, kimseye vermeyeceğini düşünürlermiş. Saatlerce ağacın gölgesi altına kalıp gözyaşı dökerlermiş.
Selvi nine öyle derdi. Rahmetli kocasının sıkıntısından kaçıp sığınırmış oda çınar ağacının gölgesine. Kendisini iyi hissedene kadar orada durur ve sıkıntısı ile yüzleşmek için tekrardan kalkarmış.

Biliyormuş çünkü sıkıntısından kacamayacağını. Selvi nine sevmeyerek evlenmiş. Kocası başka bir kadını seviyormuş. Selvi nine ile düğünden sonra hiç görüşmemiş. İki gün sonra iş bahanesi ile gidip bir daha hiç gelmemiş. Dört ay sonra da Selvi nine hamile olduğunu öğrenmiş. Vur ha sür ha kocasını bulup getirmişler.

Yine de sevdiğimden vazgeçmem demiş. Sevdiği kadını ninemin üzerine kuma getirmiş ve köyde ayrı bir ev yapmış. Selvi ninemin yanına hiç gitmezmiş.
Sabah akşam o evde dururmuş. İşe de gitmezmiş. Diğer karısı da hamile kalınca,
Köklü salmış.

Bu yüzden kadın tarlada işe başlamış ve bir müddet sonra çocuğunu düşürmüş. Sonra da kocasını boşamış ve yollarını ayırmış.

Adam tekrardan eve dönmüş ama kimseden sevgi görmemiş. Bir tek Selvi nine hariç. O sevmemiş kocasını ama saygı duymuş. Sonuçta çocuğumun babası demiş.

Önce Faruk dayım doğmuş. Sonra teyzemler ve en sonunda annem ile Ayşen teyzem doğmuş.
Sevgisiz ilerleyen bir evlilikte durmadan çocuk yapılması ne derece doğru sizce?

Selvi nine kocasını hiç sevmemiş. Onu başka bir kadına terk eden kocasına saygı duymak aptallıktır benim tarafımca.
Üstelik kocası sevdiği kadının bebeği için üzüldüğü için bir tane daha çocuk yapmışlar ve ismini o kadının adını koymuşlar.

Ayşen...

Ayşen teyzem selvi nine tarafından her zaman hor görülen bir kadındı. Selvi nine önce kumasının adını kızına koymuş ve ona sadece saf bir nefret bahsetmişti.

Selvi ninemin bana karşı olan tutumunda bir sorun yoktu. Aksine baka bu zamana kadar hep iyi davranmıştı. Ta ki bu zamana denk.

Ne olduysa şu son aylarda olmuştu. İrem annem ve selvi nine bana evlilik baskısı kurmaya başlamıştı. Evlilik baskısının yanı sıra geç vakitte çocuğumun olmayacağını söylüyordu. Çocuk işi kısmet istiyordu. Ha geç evlenmişim ha ha erken.

Bu baskılar canımı sıkıyordu.

Genç bir kadın olarak aşık olup evlenmek istiyordum ama ailem buna karşıydı. Sanki aşık olan mutsuz olacakmış gibi hissediyorlardı. Öyle bir şey yoktu ama. Her insan mutluluk yoluna istediği kişi ile çıkmalıydı.

"Derin?"
"Derin neredesin?"

Duyduğum sesler başımı arkama doğru çevirmeme sebep oldu. Kimse yoktu. İsmimi birileri telaffuz ediyordu ama ben kim olduğunu göremiyordum. Ses çok uzaktan geliyordu. Boğuk ses kim olduğunu anlamamı zorlaşıyordu.

Adım sesleri eşliğinde tekrardan ses duydum. Bu kez kim olduğunu anlamıştım.

"Düşman Başınam..." Yavuz.
Yavuz'un sesiydi bu. Hasret dolu. Aşk dolu.
Sesimi çıkarmadan yerime sindim ve onun beni bulmasını bekledim. Gözlerim tekrardan dolarken elimle hemen sildim. Kendimi aciz göstermek istemiyordum. Başım dik alnım ak bir şekilde karşıya bakıyordum. Yavuz beni kendisi bulmalıydı. Seslenerek değil, ruhu ile aramalıydı beni. Kalbi ile aramalı ve kalbinin haritasını kullanmalıydı.
Eğer kalbinde benim yerim varsa.

Gittikçe adım sesleri yaklaştı. Yaklaştı ve daha da yaklaştı. Sanki bir kaç adım uzağımda duruyor gibi atıyordu kalbim.
Bir yandan yaşadıklarımın ağırlığı ve bir yandan da sevdası kalbimi küle çevirmiş adam.

Düşman BaşınaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin