32.

91 9 4
                                    

Bu hayatın ölümle taçlandığını bilen insanlar genelde içinde ukte bırakmak istemeyenlerden oluşur. Belki farklı düşüncelere sahip bir çok insan olabilir ama benim gözlemlerim bu yönde.
Yavuz ile hoş şeyler yaşamadığımızı bilmeme rağmen şu son zamanlarda üzerime binmiş tonlarca ağırlıklardan biri de Yavuz'a karşı olan durumdu. Annemler sürekli evlenmem için baskı yaparken, kendi aşkıma sahip çıkmama ve yaşayacağım hayatta söz sahibi olmama izin vermiyor ve vermemekle kalmayıp bir de geçmişte bana yaptıkları iyilikleri yüzüme vurup duruyorlardı.

Onlara karşı bir borcum olduğunun bende farkındaydım ve bunu ödemeye hazırdım. Lakin, geleceğimi onlara borç bilip ömrümün sonuna kadar kalbimde bir adamın yasını tutup, sevmediğim ve asla sevmeyeceğim bir adamın eşi olmayacaktım.

Benden bekledikleri buydu. Neden Yavuz'u kabul etmiyorsunuz? Diye sormak istesem de cevap alamayacağımı bildiğim için sustum.
İkisi de kafasını Yakup ile olan evliliğe takmıştı. Ya benim ya kara toprağın gibi bir şeydi bu.

Akşam altıya kadar banyoda nasıl uyudum inanın benim de aklım almıyor sevgili dostlarım. Mental olarak yaşadığım şeyler bana uyku olarak geri dönmüştü kesin. Deliksiz uyumuş ve uyanınca da Yavuz'un başka bir kadın ile nişanlanacağını duymuştum. İlk başta inanmak istemesem de sonradan Yavuz'un bunu nasıl yapar diye düşünmeden içimde baş gösteren bir acı öfkelenmeme bile izin vermiyordu. Bu öyle bir acıydı ki sanki her şeyimi kaybetmiş gibi hissediyordum. Sahi zaten öyle olmadı mı? O benim her şeyimdi ve ben onu kaybediyordum. Resmen köşeye sıkışmış gibi hissediyordum ve saldıracak yer arıyordum. Kimden soracaktım ki hesabını yada nasıl sorulurdu. Bu hikayede ki en masum kişi oydu ve ben onu kaybediyordum. Onu anlıyorum çünkü şu an benimde ondan bir farkım yok. Bana hesap sormaktansa, benim başka biri ile evliliğimi görmemek için kendini başka bir hayatın kucağına atıyordu.

Bana ders vermek için değil. Kendine ders vermek için yapıyordu. Hala kendini suçladığından emindim ama beni kolay kolay affetmeyeceğinin de bilincindeydim. 

Ama affetmenin yükü kaybetmek kadar ağır değilmiş meğer. Bu zamana kadar bir şeyler kazanmak için hep kendimi kaybetmiştim ve tekrar kendi mi Yavuz ile bulmuşken bunu kaybedemezdim. Çünkü o benim yuvamdı. 

Nazlı ile apar topar Okyanus'un valizinden arakladığımız mor elbiseyi ütüleyip üzerime geçirdim. Onbeş dakika içinde tepeden tırnağa hazır bir şekilde merdivenleri inerken annemler hazır bir şekilde kapıda bekliyordu. Beni görünce Yakup için hazırlandığımı düşünüp yüzünde kocaman bir gülümseme ile bakarken ben ufacık bir tebessüm dahi etmemiştim. Çünkü İrem annem bunu hak etmeyecek kadar çok kırmıştı beni.

Onu günün birinde affederdim belki ama kalbimde onun için yüksek dozda sevgi kalmazdı. Bunca yılın saygısı kalırdı sadece. Anneme son bir bakış atıp yeni çalmaya başlayan kapıyı açmak için yöneldim. Ayşen teyzem gözleri dolu bir şekilde bana bakarken ona geniş bir tebessüm gönderip kapıyı araladım.

Kapıda biriken insanlara bakınca ufak bir şok geçirdim. Ben anne baba ve Yakup'u beklerken kapıda bir ordu insan vardı.
Ortada ise sanki rahatça kaçabilmem adına ince bir yol acımıştı.
O yol gülmeme neden olurken, insanların içeriye girmesine müsaade etmeden.

"Selam, merhaba ve güle güle."

On saniyelik şaşkınlıktan faydalanıp hızla o ince yolu koşarak aşarken arkamdan bağırma sesleri duyuyordum. Hatta bunların çoğunluğu annemden geliyordu. Yakup peşime takılıp beni tutmadan hemen önce kapıda beni bekleyen Okyanus'un arabasına bindim. Nazlı da hemen arka koltuğa binince okyanus arabayı çalıştırıp gaza bastı.

Gülerek arkamı dönünce Nazlı'nın elinde ki valizi farketmem ile kaşlarım çatılırken, ağzım o şeklini aldı.

"E yuh ama Nazlı, kaşla göz arasında nasıl hazırladın sen o valizi?"

Düşman BaşınaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin