12. bölüm

264 22 4
                                    

Hayatımda zifiri karanlık geçmeye başlamıştı.
Bulutlar yok olurken, güneş açığa çıkmıştı.
Aydınlık olmuştu artık. Zifiri karanlık yoktu, simsiyah bulutlar yoktu. Sadece güneş vardı...

Yavuz ile geç saatlere kadar çalışmanın ardından epeyce yorgun bir şekilde eve döndüm.
Mesai yapmıştım ve buna değmişti.

Yavuz dediğini yapmış ve yeni bir bilgisayar temin etmişti. Dosyalarımı yeni bilgisayar kuruyor, ve onları temiz bir şekilde evraklıyordum.
Bu olaydan sonra daha dikkatli olmaya karar vermiştim. Mesela öyle kolay kolay kimseye dosya vermiyordum. Yada yapacağım şeyler hakkında bilgi vermiyordum. Sadece proje görevlileri biliyordu.

Bende bunun için iki dosya haline getirip her ihtimale karşı birini sakladım. Yakın zamanda tehdit eden kişiye ulaşabilmek hedefimdeydi.

Beni kim arayıp rahatsız ediyorsa telefonu ona yedirmek istiyordum.
Hemde yumruk ile vurup midesine girmesini istiyordum.

Dün dosya düzenlemek için uğraşırken, saat epey geçmişti ve ben sevgili kayınbabamın davetine yetişememiştim.

Bunun pek bir önemi yoktu zaten. Yemeğe her zaman gidebilirdim, fakat dosyalar için kısıtlı bir zamanım vardı.

Geç saatlere kadar çalışmanın bana kattığı avantaj nedir biliyor musunuz sevgili okur?

Pestilim çıkmış gibi yatağıma yatıp tavanı seyrediyordum.

Bir anda başımda beliren ampul ile zıplayarak yataktan kalktım ve telefonumu alıp, İrem annemi aradım.

Telefon kulağımda, bir elim belimde odamda gezerek Annemin telefonu açmasını bekledim.

Telefon kapanmaya yakın açılınca, koca bir nefes bıraktım.

"Alo? Anneciğim? "

"Alo annem, nasılsın? Ne yapıyorsun?"
"Ne yapayım kızım işte, döşek ve yorganları söktüm. Onları temizliyorum. Sen ne yapıyorsun? İyisin demi? Bir şeye ihtiyacın varmı? Nazlı nasıl? O yanında mı?"

"Ah! Anneciğim iyiyim ben. Çok şükür bir şeye ihtiyacım yok. Ben sizi özledim. Bir sesinizi duyayım dedim. Nazlı ile görüşmedim bu hafta. Fazla yoğundum. Bak ne diyeceğim, akşam selvi nine ile bize gelseniz? Hem Nazlı da gelir. "

Annem önce biraz durdu. Telefondan sadece hışırtı sesleri geliyordu. Çok geçmeden annemin sesi duyuldu.

"Annem geliriz diyor. Torununun elinden yemek yemek istiyormuş."

"Süper o zaman ben hemen kapatıp mutafağa gidiyorum. Öpüyorum anneciğim bay bay."

Dedim ve telefonu kapattım. Ardından koşarak Nazlı'yı aradım ve ona yarım saat içinde gelmezse yemek vermeyeceğimi söyledim.

Üzerimde Pepe'li pijama takımı vardı. Saçlarımı ise tepemde güzelce topuz yapmıştım.
Ah ne romantik!

Ayağımda pembe panduflu terliklerim vardı.
Bir koşu ayağımı çarpmamaya dikkat ederek, mutfağa girdim. Buz dolabını kontrol edip, ne yemeyi yapacağımı düşünmeye başladım.
Aklıma Selvi ninenin en sevdiği yemek olan kısır köftesi, annemin en sevdiği yemek olan karnıyarık, Nazlı'nın en sevdiği yemek olan Tavuklu pilav geldi. Bunları yapmam biraz zamanımı alacaktı ama onlar için değerdi.

Ellerimi yıkadım ve hemen yemek yapmaya koyuldum. Buzluktan tavuğu çıkardım ve tezgaha koydum. Onun ardından dolaptan patlıcanları çıkardım. Güzelce soydum ve kızarttım.

Onlar bir yanda soğurken, buzu eriyen tavuk ile güzel bir iç yaptım. Soğuyan patlıcan ile karnıyarıkları yaptım.

Karnıyarık fırında yerini alınca hemen tavuklu pilav yapımına geçtim. Biraz zamanımı alacaktı ama benim için sorun yoktu. Yarım saat içinde pilav hazır olunca salondaki küçük masaya tabakları ve içecekleri götürdüm.

Düşman BaşınaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin