Arabamı şirketin önüne park edip güneş gözlüklerimi gözüme taktım ve dizilerde ki havalı girişi yapmak için hazırlandım. Kendimden oldukça emin hareketlerle elimi kapıya attım ve kapıyı açıp ayağımı dışarıya doğru uzattım. Tamamen arabadan inince derin bir nefes aldım ve kapıları kilitleyip yeni aşkıma el sallayıp öpücük attım ve şirkete doğru adımladım.
Beynimde çalan şarkıya eşlik ederken dışardan ne kadar da komik göründüğümü merak ediyordum. Sonradan görme lafını duyduğum ilk an saçını yolup kulağına küpe niyetine takacaktım. Tabii ki arabayı sonradan gördüm. Sanki anamın karnından arabayla çıktım. Yine ve yine asansöre binmek yerine kendimi merdivenlerde bulduğum ilk an sabah sporum başlamış oldu. Hadi beni tebrik edin. Teşekkürler teşekkürler. Merdivenlerden çıkarken bir anda aklıma dünkü görüntüler gelince olduğum yerde durdum ve elimi belime atıp iki yana salladım. "Tövbe estağfurullah." Tekrardan yoluma devam ederken nihayet odamın bulunduğu kata geldim. Sevinçle sevgilimin pardon kocamın odasına daldım.
"Hanimiş benim kocam."
ops. Lan! kocam yok. Buhar olup uçmadı ya. Ben kocamı unutmuştum. Yavuz kendi arabası ile beni takip edecekti ama? lan ben nasıl gaza bastım da böyle uçup geldim. Şimdi büyük göt oldum. Hızla çantadan telefonu çıkarıp Asil Yavuz Sultan Selim hazretleri kişisini aradım. İnşallah çok kızmaz. Telefon ilk çalışta açılmayınca bir kez daha aradım. Bu kez açmıştı. Derin bir soluk bıraktım ve koltuğa oturup, "Alo... şey..." dedim utana sıkıla.
"Ney güzelim?" Yavuz sanki sinirlenmemek için zor tutuyordu kendini. En azından öyle anlamıştım sesinden. Onun bu halinden usulca korkmaya başladığımı sezince olayı komiğe bağlamak adına, "Ay kocam, sence nasıl araba kullanıyorum." dedim.
Karşıdan oflama sesi geldi ve hemen ardından kocamın homurtusu.
Şaşkınlık ile aralan ağzım iki tane içli köfteyi misafir edebilecek kadar genişlemişti. Ağzımı tekrardan eski haline getirip cırladım. Daha doğrusu kendimi haklı gösterme politikası diyelim.
"Ne demek görmedim? neredesin lan sen."
"Arabamın lastiği patlayınca durmak zorunda kaldım ama sen basıp gittin."
"Ne! aman Allah'ım ben hemen seni almaya geliyorum."
tam yerimden kalacağım sırada Yavuz, "Gerek yok." dedi.
"Tamam o zaman birini yollayayım." dedim tekrar. Kimi yollayacağımı da bilmiyordum. Aman bulurduk birini. Olmazsa taksi gönderirdim.
"Gerek yok güzelim taksideyim, şirketin önüne geldik zaten. "
Tam cevap vereceğim sırada telefon yüzüme kapandı. Bunu bana nasıl yapardı. Bana bana Bihterine. Neyse şaka bir yana Yavuz buraya geliyordu ve şimdi olay vardı. Bana küsecek ve bir sürü absürt cümle kurarak beni öpecekti ve en sonunda olay tatlıya bağlanacaktı. Yani inşallah.
Gergince beklerken, gözümde ki gözlüğün varlığını unutmuştum ve gözlerimi devirip gözlüğü çıkardım ve koltuğa attım. Kapı açılıp Yavuz gelince şirince gülümsedim. Hayır dercesine başını sallayan Yavuz ile gülümsedim ve başımı yana doğru eğdim.
"Sevgilim?"
"Derin lütfen güzelim, şimdi sırası değil."
Şaşkınlık ile bakıp, "E yuh ama Yavuz, trip mi atacaksın?" dedim.
Yavuz saçma bir şey söylemişim gibi gözünü belertti ve, "Sadece siz kadınlar tirip atamazsınız güzelim. İnsani bir duygu olduğu için benimde atmam normal değil mi sence de?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşman Başına
RomantikBabasının kapısına bir adet sepet ile bırakılan Derin'i hoş şeyler beklemiyordu. Her gününü ayrı ayrı acı ile geçiren Derin üvey annesi ve kardeşleri tarafından zorbalığa maruz kalmıştır. Henüz onbeş yaşındayken evin hizmetçisi İrem tarafından villa...