41.

79 8 0
                                    

Fırat abim koltukta ayağını belli bir ritimde sallarken, gözleri Yavuz'un üzerindeydi. Çok korkunç bakıyordu ama Yavuz bundan etkilenmişe benzemiyordu. Üzerine giydiği beyaz tişört bütün kaslarını ortaya çıkarmıştı. Fırat abim de bir bana bir de Yavuz'un kaslarına bakıyordu. Ben abim Yavuz'u fena döver diyordum ama abimi Yavuz'un elinden anca alabilmiştim çünkü abim Yavuz'a hiç hoş şeyler söylememişti.

Kavganın en ballı yerinde sen tut, "Bu kız Yakup'un yavuklusu olacak!" de. Tabi ki Yavuz senin ebeni beller.

Yavuz beklenmedik bir atiklik ile abime saldırınca çığlıklarım ile her yeri velveleye vermiş en sonunda da bayılma numarası yapmıştım ve Yavuz hızla yanıma gelirken abim inanmadığının göstergesi bir biçimde kalkıp tekli koltuğa yayıldı. Bu yüzden bende düşmemden daha hızlı bir biçimde yerimden kalkıp abimin karşısında dikildim ve evli olduğumuzu ağzımdan kaçırıverdim.

Şimdi abim hem Yavuz'a hem de bana öldürücü bakışlar atarken, "Ne zaman evlendiniz?" diye sordu sert bir şekilde. Bedenimi korku kaplarken, "Bir hafta oluyor." dedim hemen. Tahminimce öyle yani. Abim başını bir aşağı bir yukarı sallarken geriliyordum. Eğer abim Yavuz'un canını sıkacak cinsten bir şey söylerse karşılığını mutlaka alacaktı.

"Benim neden haberim yok. Bir Berk kadar olamadım senin için. Yazıklar olsun."

Fırat abimin sözleri ile gülmeden edemedim. Şaka yapıyordu herhalde. Çünkü hayatım boyunca Sinem'in hatalarının bedelini bana ödetmiş ve bana aşık olan en yakın arkadaşına karşılık vermiyorum diye bana küsen kişiydi o. Evet onu seviyordum. Evet beni gerçekten koruduğu ve abi olduğunu hissettiği zamanlar olmuştu ama Berk abim gibi değildi işte. Berk abim iki gürler bir bağırır ama yine de mutlu olmamız için çabalardı. Fırat abim benim kabusum olduğu kadar Okyanus'un da kabusuydu. Hatta onun daha çok. Çünkü Fırat abim Okyanus'a aşık olmuştu. Okyanus ise ondan kaçmak için her yolu denemişti. Hatta belki de şehir dışında bile bu yüzden okumuştu. Fırat abim çok katı bir erkekti ve Okyanus'u oldukça kötü etkiliyordu. Onun kalbini çok kırmıştı zamanında. Şimdi hisleri var mı bilmiyorum. Belki de saçma takıntısı bitmiştir. Sonuçta bazı aşklar geçiciydi.

"Çünkü sen Berk abim gibi anlayışlı değilsin. Eğer senin yanına gelseydim beni zorla istemediğim bir hayata mahkum edecektin."

"Hah, herkesin aşk abisi Berk Atakan."

Gözlerimi devirerek yerime biraz sindim. Saçlarım önüme gelirken sağ elim ile iteledim ve kulağımın arkasına sıkıştırdım. Yavuz'un bakışlarını üzerimde hissediyordum.
Abimin sordu dolu bakışları hala yerini sakinliğe bırakmamışken Yavuz'a öpücük atmam doğru olmazdı. Ateş ve Barut yan yana gelemezdi. Tescillendi.

"Hadi ama abi, bilmiyormuş gibi konuşma lütfen. Berk abim gibi olamayacağını biliyoruz."

Sözlerimin ağırlığını anlayan abim hızla yerinden kalktı ve, " Haddini aşma Derin! Berk'in de ne olduğunu biliyoruz." diyerek bağırdı. Gözlerinden ateş fışkırıyordu resmen. Ama ondan korkmuyordum. Demir'in bana yaptıklarının yanında onun yaptıkları hafif kalıyordu ama yine de bu durumu göz ardı edemiyordum. Tolerans göstermek yoktu. Kim neyse alnının tam ortasına konuşacaktım. Ben ne yaşadıysam herkese mislini ödetecektim. Bunu yapacaktım. Kendime olan saygım için ilk başta.

İnsanların ezici büzücü bakışları karşısında durmaktan yaralı bir kız çocuğu vardı. Ruhunun en derinliklerine yaralarını gömmeye çalışmış ama hiçbir kırgınlığın saklanamayacağını geç anlayan bir kız. Herkes için kendini feda eden, laflarını göz ardı eden bir kızdım ben eskiden. Ama eskiden. Şimdi kimseye tolerans göstermek yoktu. Artık Derin Atalay kimseye boyun eğmeyecekti. Gerektiği yerde bulduğu taşı alnının çatına vuracaktı. O kız bendim. En çokta yaralı küçük kız çocuğu için savaşacaktım. Bu o küçük kız çocuğuna olan derin borcumdu.

Düşman BaşınaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin