60

43 3 2
                                    

Bazen her şeyi unutmak ve yeniden başlamak istiyordu insan. Her şeyi geride bırakmak.  Yüz dönmek. Baştan başlamak. Sonra birden duruyor ve ben ne yapıyorum diyordu. Tıpkı ben gibi. Benim gibi olanlar gibi. Ben bazen düşünüyordum bunu. Baştan başlamak. Geçmişi unutmak. Ama o kadar kolay olmuyordu. Hiçbir şey o kadar kolay olmuyordu. Başa dönmek, geçmişi unutmak, affetmek. 

Çok zordu. Onca yaşanan şey asla unutulmazdı. Yaşatılan  şeyin acısı çok büyükse ise hiç geçmez ve unutulmazdı. Asla ama asla unutulmazdı. Yarası hep taze kalırdı. Kabuk bağlamazdı. Kabuk bağlayan yara da iyileşirdi ama izi kalırdı. Tıpkı yaşadıklarının bir acı izi olduğu gibi. Ben bu hayatta zor şeylerle sınanmıştım. Hem de çok. Unutulması zor, imkansız şeyler. Kapanmaz yaralar açmışlardı bende. 

Ve bense şimdi o acıların kaynağının yanına gelmiştim. Acılarım gün yüzüne çıkarken o dolu gözlerle bana bakıyordu. Korkuyordu. Göz bebeklerinin titremesi ele veriyordu onu. Canı yanıyordu ama hastane yatağında olduğu için mi yada bana yaptıklarından dolayı pişman olduğu için  mi öyle bakıyordu bilmiyordum. Onun bana yaptığı en büyük suç susmak ve gizlemekti. Selvi nine bir İrem anneye anneydi onun haricinde herkesin kabusu olmuştu. Buna bende dahil. En büyük kabusum. 

Şimdi akan göz yaşlarına bakarken vicdanım hiç sızlamadı. O bu kez içli içli ağladı ama hemen yelkenleri suya indirmedim. 

'o senin göz yaşlarına sustu Derin.'

Ellerimi karnıma sarıp bebeğimi hissetmeye çalıştım. Şu an onun desteğine ihtiyacım vardı. Selvi nine karnıma baktı uzun uzun. 

"Annelik sana çok yakıştı." dedi sesi titrerken. 

Yakın zamanda kalp krizi geçirmiş birisi olarak çok dinç çıkıyordu sesi. Sadece ağladığı için biraz boğuk çıkmıştı o kadar.

"Annelik en çok Arzu anneme yakıştı." dedim anneme kısmına bastırarak. 

"İyi ki var." dedim bu kez. 

"O benim bu hayatta ki en büyük şansım." 

"O çok güzel bir anne." 

Gözleri bir kez daha acıyla kapnırken daha fazla burda olmak istemedim. Elimi karnıma sarıp tam gözlerinin içine baktım ve, " Bir daha görüşmemek üzere. Geçmiş olsun. " Dedim.

"Yavrum, Derinim. " Dedi ardımdan ama ben durmadım. Adımlarım artık hep kaçacaktı onlardan. Hep uzak duracak ve bir daha onların yoluna çıkmayacaktı.

İçimde ki huzursuzluk ile birlikte Yavuz'a doğru ilerlerken aniden karnıma giren sancı ile olduğum yerde kaldım. Yüzümde nasıl bir ifade belirdi bilmiyorum ama Yavuz koşarak bana gelirken diğerleri de nefretlerine gizlenmiş endişeleri ile bakıyordu.

Yavuz beni kolları arasına alırken eli hızla karnımı buldu. "Güzelim iyi misin?" 

Başımı aşağı yukarı sallarken Yavuz beni bırakmamış aniden kucağına almıştı. "Yavuz tamam sevgilim aniden giren bir sancıydı. Büyütmeye gerek yok. İndir beni belini ağrıtacaksın. "
Uzun koridorda geniş adımlarla ilerlerken ellerimi boynuna dolayıp ona bakıyordum.

Başını küçük bir açıyla kaldırıp gözlerime Baktı ve, " Acıtacaksa belimi şayet, bin yıl yine taşırım sizi." dedi. 

Tekrardan önüne döndü ve koridorda ilerlemeye devam etti. Nihayet birlikte hastaneden çıkınca beni arabaya bindirdi ve hemen kendisi de gelip sürmeye başladı. Peşimizden de Arzu anne ve Ferdi baba çıktı. Araçlar peş peşe yola koyulurken yavaş yavaş uykum gelmeye başlamıştı. Bol bol dinlenmem gerekiyordu çünkü yarın Nazlı'nın kınası olacaktı. Onun için çok heyecanlıydım. Yarın Lalin de bize gelecekti ve birlikte hazırlanacaktık. Onunla kız kıza vakit geçirmeyeli epey bir zaman oluyordu.  İkimizin de felekten bir güne ihtiyacı vardı. Yarın için da akşam yatmadan güzel bir yemek de yapmak istiyordum ama sevgili kocam asla izin vermiyordu. Kendisi ben hallederim dediği için pekte karışmadım. Yavuz ve benim inat sessizliğimiz sonucunda eve gelmiştik. Arzu anne ve Ferdi baba da kendi evlerine gitmişlerdi. Şimdi yatağıma yatıp iyicene uzanmak istiyordum. Araba durunca Yavaşça indim ve Yavuz'un  da inmesini bekledim. Nihayet oda gelince elini belime attı ve Yavaş adımlarla evimize ilerledik. 

Düşman BaşınaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin