Bazen yeniden başlamak gerekirdi. Sıfırdan. Tüm geçmişini unutup kendini geleceğine katman katman. Bütün hislerini, arzularını hiç bıkmadan geleceğe taşıman...
Bir şeyler bitip yerine yeni şeyler gelince başlıyordu yeni hayat. Reklamlar bitmiş ve asıl film başlamıştı benim hayatımda. Hiç aklıma düşmeyecek bir değişim ile karşı karşıya kalmıştım.
Çocukken saf bir hayal olan o şey gerçek olmuştu ve inanmak için güç gerekiyordu. Yeniden başlayan şeye adapte olmak da zordu.
Nasıl bir duygu değişimi içinde olduğumu henüz anlayamamış olsam da sevmiştim bu duyguyu. Tarif edilemez ve kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir duyguydu.
Sözlerin boğazıma dizildiği, duyguların birbirine karıştığı isimsiz bir şey.
Annelik...
Birisi çıkıp da sen anne olacaksın dese hayatta inanmazdım. Çünkü babasının bile kapıya attığı kızı kim sever diye çok düşünmüştüm.
Ama sevmişti. Hem de çok sevmişti. Bana hayatım da ki en mutlu anıları biriktirecek kadar çok sevmişti.
Benimle hayatını birleştirip, bir bebeğimiz olacak kadar çok...
Kucağımda yatan oğluma bakarken bin bir türlü duygu ile kapışıp duruyordum zihnimde.
Hüzün, mutluluk, yetememe, ve korku...
Daha nicesi duygularla baş etmek zorundaydım ve Yavuz benimle bir an bile ayrı kalmamış bir haftadan beri etrafımda pervane dönüyordu.
Hastaneden çıkalı bir hafta oluyordu ve eve gelen ve gidenin ardı arkası kesilmiyordu. Eve gelenler bir yana dursun, sosyal medya ve magazin de bu konu açısından çalkalanıyordu.
Hastanede gizlice resmimizi çekmiş olan bir hemşire her yerde yaymıştı ve minik bebeğimin resmi her yerde geçiyordu.
Her ne kadar sinir bozucu olsa da stajyer bit hemşire olduğu için sadece uyarmıştık.
Kucağımda mışıl mışıl uyuyan oğluma bakarken saçlarını arasına belli belirsiz bir öpücük kondurdum. Bebeğim huysuzlanmadan onu beşiğinde koymam lazımdı ama hala ağrım olduğu için çok fazla yerimden kalkamıyordum.
Ben bunu düşünedururken elinde meyve tabağı ile yavuz girdi odaya. gülümseyerek tabağı komodine bıraktı ve yanıma gelip oturdu ve kolunun birini omzuma doğru atıp diğer elini bebeğimizin yanağına doğru getirdi ve elinin tersi ile yavaş yavaş okşadı.
"Bana mı benziyor ne?" dedi başını ufak bir açıyla boynuma bastırırken.
"Burnunu benden almış." dedim gülümserken. Yavuz kocaman kahkaha atıp oğlumuzu kucağına alırken yerinden kalktı ve yavaş adımlarla beşiğe yatırıp yerini düzeltti ve tekrardan yanıma geldi. Belimden tutup beni iyice yatağa çekerken kendisi yattı ve beni de yanına çekip başımı göğsüne yasladı. Derin ve ferah kokusunu içime çekerken, kocaman gülümsedim ve elimi göğsünden kaldırıp saçlarına uzattım. Saçlarını usul usul okşarken Yavuz da dirseğimi öpmüş ve beni iyicene kendine çekmişti.
"O gün seni öyle görünce çok korktum güzelim." dedi sonunda derin sessizliği bozarak. Aklım hemen geçmişe. Yani iki hafta öncesine giderken soğuk soğuk terledim. O an ki canımın acısını yeniden hissettim.
Ben sessiz kalırken," Sana çiçek almıştım." dedi. "Seni öyle görünce elimden düştüler. Geçen gün çöpte gördüm. Kurumuştu."
"Çok canın yandı mı?" dedi mırıltı gibi çıkan sesi ile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşman Başına
RomanceBabasının kapısına bir adet sepet ile bırakılan Derin'i hoş şeyler beklemiyordu. Her gününü ayrı ayrı acı ile geçiren Derin üvey annesi ve kardeşleri tarafından zorbalığa maruz kalmıştır. Henüz onbeş yaşındayken evin hizmetçisi İrem tarafından villa...