chapter twenty nine: talk

447 54 25
                                    

okuyan kimse yorum yapmıyor ya hevesim kaciyor boyle olunca
sınır [10 oy, 20 yorum]

Allison sessizce eve girdiğinde aynı sessizliğini sürdürmeye devam ederek merdivenlere adımlarken salondan çıkmış olan annesinin seslenişi ile durmak zorunda kaldı. "Allison. Konuşmamız gerek." Allison omzunda asılı çantayı sıkarken konuşmak için dudaklarını araladı. "Aslında ödevim-" "Şimdi."

Esmer kız, kadının emin ses tonu ile gözlerini kaçırırken kafasını salladı ve onun başka bir şey söylemeden önünden geçerek ofise yönelmesini izledi. Birkaç saniyelik duraklamasının ardından o da arkasından yürürken içeri girdi ve kapıyı kapattı. Kadın masaya yaslanıp kollarını birbirine bağlarken gözlerini bir saniye bile kaçırmadan kıza bakmaya devam ediyordu. Allison onun önünde ayakta durmaya başlarken sordu.

"Ne hakkında konuşmak istemiştin anne?" Kadın başını hafifçe yana eğerken cevap verdi. "Seni Hale ile yakın görüyorum. İkiniz arkadaş mısınız?" Allison bakışlarını yerden çevirip annesine bakarken kafa karışıklığı belirtisi göstermeden hızla cevap verdi. "Hayır, hayır pek sayılmaz. Sadece sınıf arkadaşlarıyız sende biliyorsun." "Yani okul dışında görüşmüyor musunuz?" Allison annesinin neyi kastettiğini bilerek kafasını iki yana salladı. "Hayır dediğim gibi."

"Umarım doğruyu söylüyorsundur Allison biliyorsun, o bir Hale. O aileden birisine en son yaklaşan Kate'e ne olduğunu sende çok iyi biliyorsun." "Lin-yani Rosa, amcası gibi değil. Ayrıca o bir kurtadamda değil biliyorsun." Allison hızla konuşurken kadının ona bakan gözleri kısılmıştı. "Ama bir insan da değil. Ayrıca az önce onunla yakın olmadığınızı söyledin ve şimdi onu tanıdığını söylüyorsun. Çelişiyorsun tatlım." Kadın yüzündeki gülümseme ile cümlesini bitirirken Allison cümlesi boyunca tuttuğu nefesini bırakmış ve yine gözlerini kaçırmıştı.

"Ama seninle konuşmak istediğim asıl konu Hale değildi, Scott'tı. Şimdi oturmak isteyebilirsin tatlım." Kadın eliyle önündeki koltuğu işaret ederken kız sertçe yutkunmuştu.

***

Kız bir patates kızartmasını ağzına atarken yanındaki kolaya uzanmıştı. O sırada karşısına oturan bir çocuk ile gözlerini devirirken konuştu. "Beni nasıl her seferinde bulabiliyorsun?" Scott omuz silkerken cevap verdi. "Biliyorsun kokunu alabiliyorum ayrıca bütün gününü burada geçirdiğin için tahmin etmekte zor değil."

Kızıl gözlerini devirirken kolayı içmeyi bırakarak mırıldandı. "Sizin beni rahatsız etmediğiniz zamanlar diyelim biz ona. Sadece rahatça yemek yemek istiyorum eğer beni rahat bırakırsan." "Deaton'ın yanına gitmeliyiz Derek'lerde oraya gelecek." Scott ona söylerken kız gözlerini devirdi. "Onun bekçisi değilim ve ona hala sinirliyim. Ayrıca şu meşhur veterineri merak etsem de hala açım bu yüzden hayır." Scott gözlerini büyütürken hızla öne doğru eğilerek konuştu.

"Lütfen bak şu iş bitince seni yemek için götüreceğim." "Bu cümlenin sonunda normalde ben ısmarlayacağım da olması gerekmiyor muydu?" Kız gözlerini devirirken ekledi. "Evet evet ben ısmarlayacağım tabiki de. Ayrıca bu nasıl benim çıkarıma oluyor ki?" Kız kendi kendine konuşurken Scott çenesini eline yaslarken kızın patateslerinden birisine uzanmıştı.

Kızın kendisine dönen gözlerini fark ederken hızla ağzına attı ve yerinde doğruldu. Kız oflarken çantasını yanındaki sandalyeden alarak ayağa kalktı ve kolunu çocuğa doğru uzatırken onu çekerek kaldırdı. Birkaç saniye sonra kolunu bırakırken onun önünde yürümeye başlamış ve dışarı çıkmıştı.

Restoranın biraz ilerisine park edilmiş arabaya yaslanırken çocuğun yanına gelmesini beklemişti. Rosa, yüzünde bir zafer sırıtışı ile yanına gelen çocuğa gözlerini devirirken parmağıyla ona işaret ederek konuştu. "Şu sırıtışı yüzünden sil bende sadece seni yumruklama isteği uyandırıyor." Scott teslim olur gibi ellerini kaldırırken kıkırdamıştı. Rosa o yolcu koltuğuna dolaşmadan önce kolunu ona savururken sonunda arabaya bindi.

Rosa birkaç dakika sonra arabayı çalıştırdığında gözlerini yoldan ayırmazken tekrar konuşmaya başladı. "Biliyorsun bazen düşünüyorum da ben olmasam hepiniz çoktan ölmüştünüz hatta belki de kemikleriniz bile çoktan çürümüştü." Scott kaşlarını kaldırırken Rosa devam etti. "Bu yüzden bence bana yapılan bir töreni falan hakediyorum."

"Cenaze töreni gibi mi yoksa..?" Kızıl kafasını birkaç saniyeliğine ona çevirirken gözlerini devirmiş ve sinirle konuşmuştu. "Evet cenaze töreni lütfen en acilinden hemde. Tören için getirilecek çiçekleri ve giyilmesini istediğim renkleri de mesaj olarak atarım hatta. Benimle dalga mı geçiyorsun?" "Evet." Scott sonunda bir kıkırdama bırakırken konuşmuştu.

"Dalga geçme işini hep sen yapamazsın değil mi?" Scott gülerek söylerken kız yüzünü buruşturmuş ve cevap vermişti. "Evet mümkünse hep ben yapayım. Ayrıca düşününce cenaze fikri de fena gelmedi gözüme." Rosa birkaç dakika sonra arabayı durdururken gözlerini önünde durdukları hayvan kliniğine çevirirken Scott'a sordu. "Burası değil mi?"

Scott kafasını salladı ve arabadan indi. Rosa da arkasından inerken Scott'ın beklemeden içeri girmesi ile onu takip etti. İçeriye girdiklerinde herhangi bir insan görmek için etrafına bakarken sonunda kapının yanında onlara bakan esmer bir adamı fark etti. Kız adamın kendisine döndüğünü gördüğünde elini kaldırırken küçük bir el sallama vererek mırıldanmıştı. "Hey"

Kız, Scott'ı takip ederek adamın yanına geldiğinde adam konuşmuştu. "Alan Deaton, Scott senden bahsetmişti." Kız kafasını sallarken cevap verdi. "Rosa. Tanıştığımıza memnun oldum." Adam ona başını sallarken üçü içeriye yöneldiler. Scott ve Deaton bir şeyler hakkında konuşmaya başladığında Rosa sıkılmaya başladığını hissederken aynı zamanda gözlerini etrafta dolaştırıyordu. Gözüne bir masanın üzerinde ki dışından yıpranmış görünen kahverengi kapaklı bir kitap takılırken adımlarını oraya yöneltmişti.

Kafasını birkaç saniyeliğine Scott ile konuştuğu için ona odaklanmayan Deaton'a çevirirken sonunda kitabı eline aldı. Ön ve arka kapağında ilgi çekici bir şey bulamazken merak ederek içini açarken ingilizce olmayan yazılar ile karşılaştığında yüzünü buruşturmuştu. Kitabın birkaç sayfasını daha çevirirken tamamen latinceye benzer olması ile kaşlarını çatmıştı.

"Klasik Latince, bazı kısımlarda Grekçe ve hala anlayamadığım kısımlar." Rosa aniden yanından gelen sese dönerken Deaton'ın elindeki kitaba ilgi çekici bir ifade ile baktığını görmüştü. Adam onun kendisine döndüğünü görünce devam etti. "Bunu cadılarla bağlantısı olan bir arkadaşım sayesinde edinmiştim. Tarihiniz her zaman ilgimi çekmiştir."

Rosa kitabı kapatırken güldü ve konuştu. "Kendim bir cadı olmama rağmen galiba siz bu konuda benden daha çok bilgi sahibisiniz. Scott doğaüstü hakkında bilginiz olduğunu söylemişti ama büyü kitaplarını beklemiyordum doğrusu." Deaton ona cevap vermek için hamle yaparken yanlarına gelen Scott ile bölündü. "Gerçekten nasıl bu kadar bilgi sahibi olabiliyorsun bunu asla anlayamayacağım." Deaton elini Scott'ın omzuna koyarken yanından geçmeden önce söyledi. "Bu da başka bir zamanın konusu Scott."

*****
deatonım da deatonım cok seviyorum

normalde sinir koymaktan gercekten hoslanmiyorum ama okuyan bircok insan ya oy falan vermiyor ya da kimse yorum yapmıyor uzuluyorum ya dusuncelerinizi merak ediyorum yani bölümde sinir gecilince gelir muhtemelen

seer | teen wolf [1]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin