İlkim Önleyen
Tık. Tık. Tık.
Zili çalışımın ardından çokta hevesliymişim gibi görünmemi sağlayacak tıkırtıları da çaldıktan sonra ayağımı stresle titretirken beklemeye koyuldum.
Üstüme düzgün bir şeyler, -kıyafetlerimden bahsediyorum-, bulmak için tekrar yukarı çıkmış, Barkın'ı hiç bir yerde göremesem de fazla kurcalamak istememiştim. Tabii şimdilik...
Hemen baş ucundaki katlanmış kıyafetlerimi giymiş ve hızla pek kıymetli (!) evi ve aynı kıymetlilik (!) değerini taşıyan (!) saygıdeğer (!) ev sahibimizi geride bırakarak terk etmiştim.
Şimdi ise yeni durağımdaydım. Buraya geleceğimi hiç tahmin etmezdim. Ama şartlar böyle gelişti. Sonuçta o Yaklaşan Katil beni burada aramayı aklının ucundan bile geçirmezdi. Bu yüzden buradaydım işte. Başka bir sebebi yok. Herhalde!
Kapıdan kilit seslerinin gelmesiyle sakladığım ayağımı yavaşlattım.
Ay, keşke kapı deliğini elinle kapatsaydın İlk' belki seni görüp üstüne su neyin bir şey atacaktır onun için şu an açıyordur kapıyı!
İç Ses'in söylemleriyle kaşlarım çatışırken bir ayağımı hafifçe geriye doğru attım. Söylediği gibi bir şey olmasına karşın aldığım önlem de harikaydı ama değil mi (!)?
Derin bir nefes verdim ve hala bunca sıkıntının arasından nasıl sıyrılabileceğim konusu zihnimi meşgul ediyordu.
Sonunda kapını açıldı ve yavaşça yutkundum. Karşımda peluş sabahlığı ile duran ve ürkek bakışlarının hapsinde olduğum kişi, kapıyı her an kapatacak gibi duruyordu.
Anlaşılan birileri kapı deliğinden bakmamış.
Ehvenişer bir seçim olduğu doğruydu. Yani burası da kötünün iyisi işte! Diğerleri arasında en masum olanın o olduğunu biliyordum, ama onu hala affetmiş de değildim tabii ki. Ama belki de kendini affettirmenin bir yolunu bulabilirdi, özür dilemesi yeter miydi emin değilim ama intikam almak isteyip istemediğimi bile bilmiyordum şu anda.
"İlkim?" dedi sorgulayan ses. Beni gördüğüne elbette ki şaşırmıştı! Ben bile şaşırmıştım! Aksini bekleyemezdim, fakat ödeşmeyi isteyen o karanlık tarafı seçmek yerine daha barışçıl olan tarafa gitmeyi yeğlerdim. Bu yüzden de beyaz bayrağı ile gelir ve tekrar güvenimi kazanabilir ise tekrar arkadaş olmamamız için bir neden yok. Başarabilirse yani...
"Narin." Hala bakışmaya devam ettiğim dakikalarda derin bir nefes verdim. Tekrar almadan önce sordum. "Burada dikilmeye devam mı edeceğiz yoksa beni içeri alacak mısın "eski" "dostum"?" Ayrı ayrı, baskılayarak söylediğim son kelimenin ardından gözlerini kaçırdı ve sıkıntılı bir nefes verdi, tekrar aldı. Sakinleşmeye çalıştığı belli oluyordu. "Peki, ben gideyim o zaman." dedim. Arkamı dönmek üzere hareketlendiğim esnada beni durdurdu.
"Hayır! Dur, şey... Seni beklemiyordum sadece, yani beni görmek istemezsin sanıyordum, veya diğerlerini-" Onu susturdum.
"Diğerleri diye bir şey yok Narin. Seninle konuşup uzlaşmaya geldim, en az suçlunun sen olduğunun farkındayım. Ama bana hiç değilse bir işaret falan bile verebilirdin!" Panikle lafıma atladı.
"İstedim! Gerçekten! Sana söylemek istedim, onlara da bunu istemediğimi kaç defa söyledim! Ama..." Cümlenin ilk başındaki hararetli hareketleri, cümlenin sonuna doğru yavaş yavaş etkisini kaybetmiş ve içine kapanmıştı. Cidden, Narin gibi "iyi", adının hakkını veren bir kişinin bizlerin yanında ne işi vardı ki? Hele Selin ve Pelin'in yanına nasıl kaynamış olabilirdi? Düşüncesi bile çok saçma geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKLAŞAN KATİLİN | Texting
General Fiction+90 541*** ** **: Vaktin doluyor Güzelim, dikkatli ol. İlkim: Pardon bir yanlışlık oldu sanırım, siz kimsiniz? +90 541 *** ** **: Yaklaşan Katilin... İlkim: Yaklaşan katilim? (Argo, küfür, vb. içerir) #macera 84 (22/03/2023) #" 11 (01/06/2023) #"...