İlkim Önleyen
Burnuma doluşan ve tuhaf bir biçimde yine oldukça tanıdık gelen bir kokuyla karşı karşıya kaldığım bu vakitlerde gözlerimi araladım. Hafif bulanık şekilde görüyor oluşum beni bir miktar korku ve gerginliğe itmek suretiyle düşürse de, bu noktaya nasıl geldiğim hakkında beynimde oluşan fikirler beni bu "bir miktar"dan fazlasıyla geriyor ve korkutuyordu.
Önce biraz irkilsemde göze batmayacak ve kendimi ele vermeyecek şekilde olduğumu umut ederek gözlerindeki bulanıklığın geçmesini bekledim. Sonuçta eğer ki tahmin ettiğim şey olmuş ise uyandığımı belli etmek pek akla yatkın bir fikre benzemezken, uyandığımı belli etmemek daha mantık ve makuliyet içeren bir fikre benziyordu.
"Gözlerini sıkı sıkıya Yunnan için bir sebep mi var İlkim?" Bahsini açtığı "sıkı sıkıya yumduğum" gözlerim bu defa fal taşı gibi açılmış, korkuyla yanımdaki kişiye ulaşıyordu ki mani oldum.
Gerçekten, cidden "sıkı sıkıya yüzdüğün gözlerin" mi İlk'?! Daha önce bu işte ne kadar da başarılı (!) olduğunun farkına varmak gibi bir zevke nail olamamıştım İlk'! (!)!
Gözlerini bulunduğum yerde dolaştırdım bu sayede hareket halinde olan bir araçta,
Hadi ya öyle mi İlkim? (!)? Bunu fark etmek için kim bilir ne kadar da zeka kullanmışsındır (!)! Çok zekisin İlkim, çok (!)!
Daha da önemlisi ön koltukta olduğumu fark ettim.
Kim kaçırdığı kişiyi yanına hatta ön koltuğa oturtur ki?!
Sanki seni sürücü koltuğuna oturtmuşta, arabayı senin baygın kollarına ve aynı baygınlıktaki zihnine emanet etmiş gibi davranma İlkim!
"İlkim'di değil mi? Yoksa isminizi yanlış mı söyledim? Telafuzumun kusuruna bakmayın bir süre buralarda değildim. Bu yüzden mi benimle konuşmuyorsunuz, başka bir sebebi var mı?" Ben şoktan İç Sesime cevap vermiyorum, sana mı vereceğim?
Bakışlarım bakışlarıyla buluştuğunda geri önüne döndü.
Bu önceden bu kadar kibar değildi sanki, ayrıca neden tırsmıyorum ki ben?!
Hemen savunma pozisyonumu aldım ve ani hareketime tuhafça baktı.
"Sen-?! Ben-?! Nasıl?! Yoksa-?!" Bakışları tekrar o rezidansım en üst noktadaki evinden aşağı bakar gibiydi yine, küçümseyici. Anlaşılan birileri kendini terbiye etmeye çalışırken kendi "kibir" bariyerlerine takıldı. "Beni sen mi kaçırdın?!"
Bakışları çok daha da tuhaf bir hal almaya başlamıştı. "Deli misin?" der gibiydi bile diyebiliriz bence.
"Ben seni neden kaçırayım ki? Bunu kendime yapmak için bir sebebim yok," dedi ardından benim duyamayacağım şekilde fısıldadı ama duymuştum, "-tu en son..." Pekala öncelikle söylediklerine alınmalı mıydım? Ve şimdi, öyleyse nasıl bayıltılıp uyanınca kendimi bu kibirli şeyin yanında bulmuştum?
"Ama, ama beni bayılttın!" Bana bakan gözleri acayip şekilde korkmama neden oluyordu bu yüzden toparlamaya çalıştım. "Bayılttı-, biri bayılttı- herhalde yani!" Az daha konuşursam susturucu taktığını zannedeceğim gözleri zaten beni susturarak bu zannımın doğruluğunu kanıtlar nitelikteydi.
Bu andan itibaren kendimi olağan üstü bir hızla toparlamam ve suspus bir halde sadece karşıya bakan gergin bir pozisyona geçmem saniyelerini hatta salisemi almadı.
Bir müddet daha sessizce geçen yolculuğumuz aklıma beni nereye götürdüğü sorusuyla sekteye uğradı. Yani uğrardı tabii eğer ki ağzımı açacak cesarete sahip olsaydım. Ama aklımı peynir ekmekle yemiş gibi mi görünüyordum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKLAŞAN KATİLİN | Texting
General Fiction+90 541*** ** **: Vaktin doluyor Güzelim, dikkatli ol. İlkim: Pardon bir yanlışlık oldu sanırım, siz kimsiniz? +90 541 *** ** **: Yaklaşan Katilin... İlkim: Yaklaşan katilim? (Argo, küfür, vb. içerir) #macera 84 (22/03/2023) #" 11 (01/06/2023) #"...