14 | Anlaşma

5.8K 581 144
                                    

🎼 Gorillaz - She's My Collar

...

"Herkesin önünde korkuyla titrediği Karanlığın Çocuğu' neden benimle ilgileniyor?"

Yüzüne çöken gölgeler yavaş danslarına başlamıştı.

"Çünkü Cara, kaybettiğim şeyin sende olduğunu düşünmeye başladım."

Mideme acı bir sancı girdi, duyduğum hiçbir şeye anlam veremiyordum. Konsey ve Marvic arasındaki soğuk savaşın ortasında kalmış bir piyon olduğumu hissetmeye başlamıştım.

"Marvic, sana söyle-"

"Prenses." Uyarıcı bir ses tonuyla sözümü kesti. "Önemsiz olduğun zırvalığını bu parşömenler sırf seni geri almaları uğruna elime geçtiği an bırakmalıydın."

Reddetmek için kafamı sağa sola sallamaya başladım. Ancak öne sürecek mantıklı hiçbir açıklamam yoktu. O yüzden aklıma gelen tek soruyu sordum.

"Neyi kaybettin?"

Bana dürüstçe cevap vereceğine dair bir umudum yoktu. Ben hala onun tutsağı ve düşmanının dostuydum. Yutkunurken aşağı inip tekrar yukarı çıkan adem elmasını seyrettim. Çenesini gergince sıkışı gözümden kaçmamıştı.

"Gücümün bir parçası artık orada değil. Eksikliğini hissediyorum ama bulamıyorum." Bu itiraf karşısında şaşkınlığımı gizleyemedim.

"Bunun benimle ne alakası var? Kaybettiğin gücünle benim ne alakam var?"

Yüzüne yine o tehdit saçan çarpık gülüşü yerleşmişti.

"Kayıp olan tek şey gücümün bir parçası değil. Başka bir şey daha eksik ve ben ne olduğunu bile bilmiyorum. Benden bir şey çaldılar. İçimden bir ses çaldıkları şey için bütün dünyayı yakacağımı söylüyor, Cara."

Oturduğu yerden kalkıp yavaş adımlarla masanın kenarından bana doğru yürümeye başladı. Sandalyemin arkasına geçip ellerini oturduğum yerin sırtına koydu. Verdiği sıcak nefesi saçlarımın tam üzerinde hissediyordum.

"Ve sen, Cara... Seni gördüğüm ilk andan beri gölgelerim sana doğru koşmak için benimle savaşıyorlar." Biraz daha kafasını eğip dudaklarını kulaklarıma yaklaştırdı. Nefesini artık yanaklarımda hissediyordum. "Bana bunun sebebini söylebilir misin?"

Gölgelerinin bir kısmı diğer tarafımdan omuzlarımın üzerinde gezmeye başlamıştı. Hala kucağımda tuttuğum ellerimin arasında dans eden gölgelerden gözümü alamıyordum. Nefesim panik içerisinde iyice hızlanmıştı.
Kafamı dikkat etmese fark etmeyeceği kadar hafif bir şekilde sağa sola salladım. Cevap vermeyeceğimi anlayınca benim yerime o konuşmaya devam etti.

"Çünkü ya kaybettiğim şey sende ya da farkında olmasan bile senin bu işle bir ilgin var." Kafasını kaldırıp gölgeleriyle birlikte benden uzaklaşarak kendi sandalyesine doğru tekrar yürümeye başladı.

"Konsey'in seni benden uzak tutmak için harcadığı uğraşlara değinmeyeceğim bile." Ağır hareketlerle yerleştiği sandalyesinin koluna dirseklerini koydu. Sonunda kendimde konuşacak gücü bulabilmiştim.

"Gölgelerin sana ne söylüyor ya da neden beni hedef seçtiler bilmiyorum. Senden çalanın Konsey olduğuna nasıl bu kadar eminsin, onu da bilmiyorum." Omuzlarımı iyice dikleştirip duruşumda korkumu ele verebilecek her ne varsa yok ederek sözlerime devam ettim.
"Konsey senden bir şey çaldıysa, iyi bir sebepleri vardır. O yüzden sana yardımcı olmamak için elimden geleni yapacağım."

Sözler ağzımdan çıktığı an ayaklarımın altındaki yerin hafifçe sallandığını hissettim. Masanın üzerindeki bardak ve tabaklar sallantının etkisiyle titredi. Odanın içerisi kararmaya başlamıştı; kafamı kaldırınca tavanda ve duvarda gezinmeye başlayan gölgelerin buna sebep olduğunu anladım.

Gözlerim Marvic ile buluştu. Oturduğu sandalyenin kollarını o kadar sıkı tutuyordu ki aralarında gölgelerinin dans ettiği parmaklarının kemikleri beyazlaşmış, belirginleşmişti. Kaşlarının altından kısık ama karanlık dolu gözlerle beni izliyordu.

Vücudumda gezen ve tüylerimi dikleştiren ürpertiyi görmezden gelmem mümkün değildi. Odanın her yerinde dolaşan gölgeler sandalyemin çevresine yaklaşmıyorlardı. Bana dokunmadan çevremde dönüyorlardı.

"Konsey... benden çocukluğumu da çaldı. Buna iyi bir sebep uydurabilir misin?"

Odanın içinde dönen kaosa rağmen sesindeki sakinlik rahatsız ediciydi. Konsey'in ona ne yaptığını bilmiyordum. Herkes gibi o da kendince bazı sebeplere sahip olmalıydı ancak benim gözümde onun ellerindeki kan hiçbir sebebin altında aklanmıyordu.

Karşımda aklını kaçırmış bir adam vardı ve ben sürekli elimde bir çubukla yuvasını dürtüyordum.

Marvic'in akıl oyunlarını dinleyip kafamı iyice karıştırmaya niyetim yoktu. Sessizliğimi koruyarak bütün gölgeler yavaşça sahibine geri dönene kadar beklemeye devam ettim. Gözlerini kapatmış, alıp verdiği derin nefeslere odaklanarak sakinleşmeye çalışıyordu.

Sonsuzluk gibi hissettiren bir sürenin sonunda tekrar konuşmaya başlamıştı.

"Konsey hakkında yanılıyorsun." Burnundan derin bir nefes alıp sözlerine devam etti. "Eğer oraya dönersen seni de bitirecekler."

"Sana güvenip oraya dönmemeliyim öyle mi?" Ağzımdan minik bir kahkaha çıktı.

"Ah, hayır. Bana güvenmemelisin. Tıpkı onlara güvenmemen gerektiği gibi..."

Avucunu kaldırıp isli dumanlar arasında dans eden gölgelerini masanın üzerine bıraktı, saniyeler içerisinde masadaki bütün yiyecekler ve tabaklar yok olmuştu. Gözlerini masadan ayırmadan konuşmaya devam etti.

"Senin gücünün kokusunu alıyorum, onlar da alıyor. Seni kullanacaklar." Kafasını kaldırıp yüzümü incelemeye başladı.

"Onlarla kalmayacağım."

Dediğim karşısında alaycı bir kahkaha attı. Bunu düşündüğüme inanamıyormuş gibi kafasını sağa sola salladı.

"Bir anlaşma yapalım. Ben sana potansiyelini göstereceğim. Buradan gideceğin gün gelene kadar gücünü deneyeceğiz. Bunun karşılığında gölgelerimin neden sana çekildiğini öğreneceğim. Benden kaçmayacaksın."

"Bana denek olmamı mı teklif ediyorsun yoksa öğretmenim olmayı mı Marvic?"

O meşhur çarpık gülüşü tekrar yüzüne yerleşti.

"Ah, Cara. Sana bütün gerçekliğiyle hayatın kendisini teklif ediyorum."

...

Gök ve Gece Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin