15 | Elementler

5.9K 558 71
                                    


🎼 Barns Courtney - Glitter & Gold

...

Marvic'in teklifini kabul ettiğimden beri iki gün geçmişti. Her sabaha aynı kabusla uyanmaya devam ediyordum. Bazı detaylar sürekli değişse de kabuslarım ana hatlarıyla aynı kalıyordu. Bu gece sabahı bile beklememişti, gecenin bir yarısında kabusla birlikte uyanmıştım.

Gün içerisinde sürekli Marvic ile güçlerim üzerinde çalışıyorduk. Pek ilerleme göstermiş olmasam da beni zorlamaya devam ediyordu. Gölgelerine ilk saldırdığımda ateşi kullandığım için bunun benim temel elementim olma ihtimali üzerinde duruyordu. O yüzden sıklıkla ateş üzerine çalışıyorduk, bahsettiği güdüsel bağlantıyı bir türlü hissedemiyordum.

Yorgunluktan dizlerimin titrediğini gizleyemediğim anlar oluyordu, bu anlardan nefret ediyordum. Marvic'in beni yorgun, korkmuş ya da güçsüz düşmüş görmesine tahammül edemiyordum. O yüzden her yere düştüğümde ayağa kalkıp daha da dik duruyordum.

Yatakta yorgun vücudumun her böümünü ayrı ayrı esneterek uykuya geri dönmeye çalıştım, her güne daha dinç uyanmak zorundaydım. Vücudum ise beni dinlemeye niyetli değildi, bir türlü uykuya dalamıyordum. Karanlık tavanı uzun süre seyretmek artık orada olmayan şekiller görmeme sebep oluyordu.

Uykuma lanetler okuyarak biraz yürüyüş yapmanın uykuya geri dönmeme yardımcı olacağını düşündüm. Ayaklarımı yataktan aşağı sarkıtıp soğuk zemine yerleştirdim. Dışarıya bakmak için pencereye yaklaştığımda zannettiğim kadar geç bir saatte olmadığımızı fark ettim, ufukta oluşmaya başlayan hafif mor gökyüzü güneşin doğmak üzere olduğunu işaret ediyordu. Tekrar uyumama değecek bir vakit yoktu.

Her ne kadar kuş seslerini duymayacağımı bilsem de pencereyi aralayıp içeri soğuk ve temiz havanın girmesine izin verdim. Ürperen vücudumun iyice açıldığına emin olunca kıyafetlerimi giyip güne erken başlamak için odadan dışarı çıktım. Marvic ile çalışmadan önce kendi kendime antrenman yapmak istiyordum.

Bir şeyler yeme umuduyla yemek odasına girdim, her sabah beni karşılayan çilek tabağına uzanırken pencereden dışarıyı seyretmeye koyuldum. Birbirine sıkı sıkıya yaklaşmış devasa ağaçların gölgeleri kalenin etrafındaki yeşillik alana düşmeye başlamıştı.

Gözüm ağaçlardan birine takıldı, karanlıkta net seçemiyor olsam da aydınlanmakta olan gökyüzüne uzanan dumanlı gölgeler kendini ele vermişti. Dikkatle bakarak ağacın yüksek dallarından birine oturmuş ve gökyüzünü izlemekte olan Marvic'i gördüm. Sürekli bunu yapıyordu; bir şeyi bekliyormuş ya da arıyormuş gibi göğü izliyordu.

Gölgeleri onun etrafında dans ediyor, şımarık çocuklar gibi gökyüzüne kadar uzanmaya çalışıyor, bir yandan da ağacın gövdesi boyunca toprağa kadar iniyorlardı.

O ise sadece yavaşça ışıklarını kaybetmeye başlamış olan yıldızları izliyordu. Sırtını ağacın gövdesine dayamış, bir bacağını kendine doğru çekerek kalın dala uzatmıştı. Diğer bacağı hareketsiz bir şekilde daldan aşağı sarkıyordu.

Yanına gidip gitmemeye emin olamayarak çileklerimi yemeye devam ediyordum. Bazen Marvic'in aslında çok da kötü biri olmadığı fikriyle boğuşmak zorunda kalıyordum. Kendime elindeki kanın ne kadar çok olduğunu hatırlatmak artık rutin bir işim haline gelmişti. Onun bir canavar olduğunu kendime tekrar edip duruyordum.

Ben hala kendimle tartışmakla meşgulken bacaklarım çoktan kararını vermiş, çıkışa doğru ilerlemeye başlamıştı. Buz gibi sabah havası bütün vücuduma vurunca ürpererek kollarımla kendimi sardım ve onu gördüğüm alana doğru yürümeye devam ettim.

Gök ve Gece Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin