🎼 Chromatics - I Want Your Love
...
Marvic'le kaleye döndüğümüz an arkama bile bakmadan şöminenin karşısındaki koltuğa kendimi attım. Yanan ateşi izlerken düşüncelerimi toparlamaya çalışıyordum. Hava tamamen kararmıştı, o yüzden odayı aydınlatan tek şey ateşti.
Peşimden geldiğini duymamış olsam da Marvic'in arkamdaki duvara yaslanmış bir şekilde beni izlediğini biliyordum, varlığı odayı dolduruyordu.
Benimle konuşmak istiyordu ama nasıl başlayacağını bilmiyordu. Açıkçası bu işime geliyordu çünkü sessizliğe ve kendi düşüncelerimle yalnız kalmaya ihtiyacım vardı.
Beni gölgeleriyle boğmaya çalıştığı zamanlar olmuştu, tehdit ettiğini de çok kez duymuştum. Bunların her biri biz birer yabancıyken gerçekleşmişti. Şimdi, böyleyken bana sesini yükseltmesini kabul etmezdim. Her ne kadar sırf ben söyledim diye tek başına küçük bir orduyu yok etmiş olsa da, bu benimle böyle konuşabileceği anlamına gelmiyordu.
"Orada öylece durup daha ne kadar beni seyredeceksin?"
Aslında orada olmadığını düşünmeme sebep olacak kadar uzun süre sessiz kaldı.
"Sana asla zarar vermem." Bunu biliyordum. Bana asla isteyerek zarar vermezdi. "Sanırım konuşmamız gereken çok şey birikti, Carissima." Sesi yumuşak ve sıcaktı, yine de altında yatan korkunun tadını alabiliyordum.
"Sonra, Marvic. Biraz yalnız kalmak istiyorum."
Aldığı nefesi duymuyor olsam da söylediklerimden sonra nefes almayı kestiğine emindim. Yine, gittiğini düşüneceğim kadar uzun süre sessiz kaldı.
"Gece yanıma gelirsin, değil mi? Benimle... uyursun." Şaşkınlıkla kaşlarımı birbirine yaklaştırıp Marvic'i göreceğim şekilde kafamı çevirdim. Yüzüme birkaç saniye baktıktan sonra yavaş adımlarla odadan çıktı. Loş ışığın aydınlığında yüzündeki ifadeyi seçememiştim.
Marvic'in gittiğine emin olduktan sonra masadaki alkole uzandım. Ne olduğunu bile bilmiyordum, sadece tadının iğrenç olması ve kafamı rahatlatacak olması dışında bir bilgiye ihtiyacım da yoktu.
Bardağı doldurduktan sonra sırtımı koltuğun yumuşaklığına bırakıp gözlerimi ateşe diktim. Düşünmem gereken çok şey olsa da zihnim onca kargaşanın içinde sadece bir dinleyici gibi duruyordu.
Eşlik yeminini konuşmak zorundaydık. Nebbish'in çizimindeki iki ağacı, Marvic'in bana olan gereksiz korumacı tavrını ve en önemlisi düşman sayımızı birden ikiye çıkarmış oluşumuzu konuşmak zorundaydık. Resmen iki koca toprağı da karşımıza almış, tek başımıza kafa tutuyorduk. Bunun altından kalkabilir miydik bilmiyordum. Açıkçası, zannetmiyordum. Marvic'in ya da benim gücümüzün de bir sınırı vardı. Tek başımıza galip gelemezdik. İki büyük düşman varken kendi derdimiz olan laneti kaldıramazdık.
Regina'nın neler yapabileceğini bilmiyordum, Marvic'ten korkuyordu. Bu beni rahatlatıyordu. Gerçi Konsey de Marvic'ten korkuyordu, kutlamayı bastığı gece salonda bu diyarların en güçlü büyücüleri bir aradaydı. Ona rağmen herkes korkudan titriyordu. Bu korkuları ise yaptıklarını engellemeye yetmemişti. Dolayısıyla Regina'nın korkusu da onu sadece belli bir yere kadar durdururdu.
Önümdeki şişeyi neredeyse yarılamıştım. Artık tadı o kadar kötü değildi. Saatler geçmiş olmalıydı zira oturduğum yerde göz kapaklarım gittikçe ağırlaşıyordu. Aslında burada uyuyup kalma fikri çok cazip gelse de, Marvic'in sabah uyandığında beni yanında görmemesinin onu çok yaralayacağına emindim.
Dışarıda esip gürlese de içinde sadece yaralı bir çocuk vardı. Ona her sinirlenişimde gözlerindeki korkuyu görüyordum. Evden gitmek istediğimi duyduğunda ne hale geldiğini görmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gök ve Gece
FantasíaCara'nın elinden alınan hayatı için intikam yemini ettiği adam, yaşadığı büyülü toprakların en büyük kabusuydu. Karanlığın Çocuğu. Kaderlerinin daha onlar doğmadan önce bir kehanetle birbirine bağlandığını bilmiyordu. Geçmişinin gölgesi olan bu ad...