50 | Çağrı

4.6K 377 155
                                    


🎼 Fleetwood Mac - The Chain

...

Tahmin ettiğimiz gibi, vücudumuzda eşlik izi çıkmamıştı. Marvic emin olmak adına bütün vücudumu aramıştı, hiçbir şey bulamadığında gözlerinden geçen hayal kırıklığını gördüm. Aynı ruha sahip olduğumuza dair duyduğu şüphe kalkmıştı. Rahatlamış olmanın yanında biraz da hüzünlüydü. Kendisine duyduğu öfkeyi anladığımı düşünüyor olsam da kendi gözlerimle şahit olduğum her an aslında onu hiç anlamadığımı fark ediyordum. Bu bana acı veriyordu.

Günlerdir Marvic'i beni izlerken yakalıyordum. Sanki bana verdiği ruh parçasını görmek istiyormuş gibi gözlerini üzerimden alamıyordu. Her şeyin yolunda olduğuna inanmakta zorlanıyor gibiydi.

Alışacaktı.

Helena ile birlikte çimenlerin üzerine oturmuş, elimizdeki kitaplarla birlikte yeni büyüler üzerinde çalışıyorduk. Eşlik yemini ettiğimizi söylediğimde hiç şaşırmamıştı, Helena biraz romantik biriydi. Karanlığın Çocuğu'ndan hala korkuyor olsa da aramızdaki ilişki sanki birbirine aşık iki normal insanın ilişkisiymiş gibi yaklaşmaya başlamıştı.

"Eskiden sadece Marvic'in gölgelerini durdurabiliyordum. Şimdi en azından bunu yapabiliyorum." Avucumun içinde dolaşan gölgeleri Helena'ya doğru heyecanla gösterdim. İlk gördüğünde biraz ürkse de gölgelerin tamamen karanlık olmadığını, içindeki alevlerin birer yansıması gibi gözüken kıvılcım gibi ışıltıları görünce rahatlamıştı.

Gölgelerin duygularımızla birlikte şekillendiğine artık emindim. Marvic yoğun duygular içerisindeyken gölgeleri üzerindeki hakimiyetini kaybediyordu. Öfkesi, nefreti ya da tutkusu yoğun olduğunda gölgelerinin dans ederek titremeye ve onu zorlamaya başladıklarını biliyordum.

Sanırım olay biraz daha derindeydi. Marvic'in gölgeleri tamamen karanlığa ait, yoğun ve tehlikeliyken; benim gölgelerim coşkuyla kıpırdıyor, adeta yanıyordu. Karanlıkta büyüyen yalnız adamın gölgeleri karanlığa aitti; benim gölgelerim hayat doluydu, acı olduğu kadar tatlıydı da.

"Gölgelerin üzerindeki hakimiyetini arttırmamız lazım. Savaşta çok işe yarayacaktır. Biliyorsun onun gölgeleri..." Sesi gittikçe kısılırken arka çaprazımızda bir ağacın yüksek dalına oturmuş, beni seyreden Marvic'i işaret etti. "Bir orduyu yok edebiliyor diyorlar..."

Bakışlarımı kaldırıp Marvic'e baktım. Gözlerine karanlık çökmüş, düşünceli görünüyor olmasına rağmen ifadesiz tutmaya çalıştığı yüzüyle beni seyrediyordu. Yemin ettiğimiz günden beri gözlerini ne zaman üzerimden almıştı bilmiyordum.

"Evet, edebiliyor." Gözlerimi tekrar Helena'ya çevirdim. "Ben sadece avuç içimi gıdıklayabiliyorum."

"O sana yardım edemez mi?"

Omuzlarımı silktim. Bunu Marvic'e zaten ilk gün sormuştum. Gölgelerinin kendini bildi bileli onunla birlikte olduklarını ve her şeyin sadece kendi kendine olduğunu söylemişti. Ne öğretebileceğini bilmediğini, hatta bazen gölgelerin kendi varlığı olduğunu bile düşündüğünü dile getirmişti.

Bu düşünce bana korkunç gelmişti ve kesinlikle katılmıyordum. Marvic sadece duygularını anlamlandırmakta zorlanan biriydi; gölgelerinin hareketlerinin ona yabancı gelmesinin tek sebebi buydu. Her ne kadar iki yüz yılı aşkın süredir yaşıyor olsa da söz konusu insani duygular olunca Marvic beş yaşındaki bir çocuk kadar deneyimsizdi. Tabii, öfke ve nefret hariç...

"Öfke benim için tetikleyici bir duygu oldu hep. Marvic bunu kullanarak güçlerimi açığa çıkartmıştı. Kendi kendime öfkelenemiyorum." Bakışlarımı tekrar hala beni izleyen Marvic'e çıkarıp Helena'ya geri çevirdim. "Şimdi sadece beni izliyor. Yardımcı olabileceğinden emin değilim."

Gök ve Gece Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin