🎼 Tamino - My Dearest Friend And Enemy
...
Odaya vuran gün ışığı göz kapaklarıma batıyormuş gibi hissettirdiği için kendimi zorlayarak gözlerimi açtım. Vücudumda bütün kemiklerim kırılıp tekrar birleşmiş gibi yoğun bir ağrı vardı.
Üzerimi sarmalamış olan örtüyü kaldırmaya yeltendiğim an çıplak vücudum ile karşılaştığımda neler olduğunu hatırladım. Dün gece Marvic beni yıkamıştı. Kendi kanıyla.
Beni soymasına izin vermiştim. Onunla suyun içine girmiştim. Hala suyun içinde uzanırken göğsünde uyuyakalmıştım. Utanç duygumun sıcaklığı bütün vücuduma hızla yayıldı. Üzerimdeki örtüye iyice sarıldım.
Marvic, yatağımın yanına çektiği sandalyede iki kolunu da önünde birleştirmiş, oturduğu şekilde uyuyakalmıştı.
Rengi hala yerinde sayılmazdı, boynunda gözüken ince yara dün gece gördüğüm kadar kötü gözükmüyordu. İyileşiyor olmalıydı.
Ona baktığımı hissetmiş gibi duruşunu hiç bozmadan simsiyah gözlerini açtı. Uzun kirpikleri gözlerine gölge düşürüyordu.
"Uyandın."
Örtünün altındaki çıplaklığımı görebiliyormuş gibi hissettiğim için örtüyü iyice çekiştirip çeneme kadar kendimi kapattım. Marvic gözlerini kısarak yaptığım hareketi sorgularcasına tek kaşını kaldırarak bana baktı.
"Şu an utanmaya mı karar verdin?" Ses tonundan içinde bulunduğumuz durumun ona zevk verdiğini rahatlıkla söyleyebilirdim.
"Ben odadan çıkmadan o yataktan kalkmayacağını düşünmeye başladım Cara, kalbim kırılıyor." Oturduğu yerden kalkıp uzun süre sandalyede oturmuş olduğu için tutulan kaslarını hareket ettirdi. "Sana kahvaltı getireceğim."
"Teşekkür ederim." Kendi sesimi neredeyse ben bile duyamamıştım. Marvic çıkmak üzere olduğu odanın kapısında duraksadı. Arkasını dönüp bana bakma ya da cevap verme gereği duymamıştı; çöken omuzlarını görünce belki de bir teşekküre nasıl cevap verildiğini bilmediğini düşündüm.
Odada yalnız kaldığımda kendimi zorlayarak yataktan kalkıp üzerime gecelik geçirdim. Gün boyu yataktan çıkabilecek enerjiyi toplayabileceğimi sanmıyordum. En azından örtünün altındaki çıplaklığımı sona erdirmeliydim.
Marvic odaya kahvaltımla birlikte geri geldiğinde çoktan yatağa dönmüştüm. Yaşadıklarımın bende yarattığı yıpratıcı etkiye rağmen şu an içinde bulunduğum durumun absürtlüğüne tebessüm etmeden geçemedim. Karanlığın Çocuğu odama kahvaltı getiriyordu. Tanrılar aşkına.
Marvic, ben kahvaltımı bitirene kadar hiçbir şey konuşmadan oturduğu yerde beni beklemişti. İzlendiğimi bilerek bir şeyler yemek çok rahatsız edici hissettirse de açlığım ağır basmıştı.
Bitirdiğim kahvaltının tepsisi gölgelerin isli dumanlarıyla birlikte kucağımdan yok olurken sandalyede oturmakta olan Marvic'e bakışlarımı çevirdim.
İfadesiz yüzüne yavaşça yerleşen ciddiyeti seyrettim. Başını hafifçe eğmiş, kaşlarının altından simsiyah gözleriyle beni izliyordu. Onunla dört duvar arasında olmak çok yoğundu, varlığı her bir noktadan taşıyordu.
"Anlat."
Döşeğin üzerinde dizlerimi kendime doğru çekip sırtımı yatağın siyah başlığına dayadım. Marvic ise sandalyenin koluna doğru hafifçe eğilmiş, güçlü parmaklarını çenesinin altında gezdiriyordu.
"Konsey'in senden bir şey aldığını söylüyordun. Sanırım aynı kaderi paylaşmışız."
Dikkatini tamamen üzerimde toplamıştı, çattığı kaşları arasındaki çizgiler iyice derinleşmiş, herkesin korktuğu Marvic gün yüzüne çıkmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gök ve Gece
FantasyCara'nın elinden alınan hayatı için intikam yemini ettiği adam, yaşadığı büyülü toprakların en büyük kabusuydu. Karanlığın Çocuğu. Kaderlerinin daha onlar doğmadan önce bir kehanetle birbirine bağlandığını bilmiyordu. Geçmişinin gölgesi olan bu ad...