🎼Sin Shake Sin - Can't Go To Hell
...
Marvic gerçekten bir savaşa hazırlanıyordu.
Beline büyük bir kılıç asmış, bacaklarına sardığı şeritlere bıçaklar yerleştirmişti. Siyah pelerini uzun ve güçlü cüssesini gizlemek istiyorcasına her yanından sarkıyordu. Karanlığı artık gözlerinin altında kalıcı bir yer edinmiş gibiydi. Belki son birkaç gündür neredeyse hiç uyumadan karıştırdığı kitaplardan olsa gerek, karanlığına eklenen mor yansımalar onu iyice korkutucu bir hale bürümüştü.
Yeni edindiğimiz bilgiler ışığında lanet hakkında bir çözüm yolu bulabilmek için sürekli uğraşıyordu. Artık aynı kitaplarla ve notlarla uğraşmaktan, antik dile ait olan kelimeleri çözmeye başlamıştım. Zaman Gölü ile ilgili hiçbir şey öğrenememiştik. Sonunda Marvic, bu sabah artık yolculuğa çıkacağımızı söylemişti.
Kendi üzerindeki pelerinin aynısından benim üzerime de vermişti. Benim üzerimde kumaşın uç kısımları yerde sürünüyor olsa da üzerimden çıkarmamam için saçma bir uğraşa girmişti. Ben tehlikeli gözükmeye çalışan bir çocuk gibi gözüküyordum; o ise Karanlığın Çocuğu'ndan ziyade bir suikastçıya benzeyen görüntüsüyle tam önümde duruyordu. Onu böyle silahlara bürünmüş bir şekilde görmek, bir süredir bana kılıçla eğitim veriyor olmasına rağmen, gözüme hala çok garip geliyordu.
"Kılıçları ve bıçakları sevmezsin sanıyordum."
"Ah, o, işler kişiselleşmeden önceydi Carissima." İki parmağının arasına aldığı çenemi kaldırıp dudaklarıma sıcak, uzun bir öpücük bıraktı. Basit bir öpücüğünün bile bu kadar baş döndürücü olmasından nefret ediyordum. "Artık sadece kanda yıkanmak istiyorum."
Söylediklerinin beni ürpertmesine izin vermeden kendimi toparladım.
"Artık nereye gideceğimizi söylecek misin?"
"Seni şu ana kadar beni öldürmeye çalışmamış tek kişiyle tanıştıracağım."
"Ben de seni öldürmeye-" Sözümü yarıda kestim. "Ah, evet..."
Yüzüne çarpık gülüşü yayılırken dudaklarını dudaklarıma dokunacak kadar yaklaştırdı.
"Neredeyse başaracak olan tek kişiydin."
İsli dumanları etrafımızı sararken gerek olmamasına rağmen elini belime koyup bedenimi bedenine yapıştırdı. Yüzüne yayılan çarpık gülüşten bu durumun ona çok zevk verdiğini görebiliyordum.
...
Beklediğim son yerde belirdik. Kimsenin olmadığı boş bir sokakta, iki evin arasındaydık. Uzaktan duyulan kalabalığın gürültüsü bulunduğumuz sokağa kadar geliyordu. Konsey şehrinde değildik ancak oldukça büyük bir yerde olmalıydık, göz ucuyla gördüğüm insanlar bir köy için fazla sayıdaydı.
Belime sardığı elini gevşetip peleriniyle kafasını kapattı. İnsan içine çıkmak onun için ne kadar zorlayıcı ve gerici oluyordu biliyordum. Kasılan çenesi ve birbirine sıkıca bastırdığı dudaklarıyla birlikte çevresine sert ancak kaçamak bakışlar atıyordu.
"Neredeyiz?"
"Sahil şehirlerinden birindeyiz. Aradığım kişinin burada olduğunu hissediyorum."
Yavaş adımlarla kalabalığa çıkmak için şehrin içine doğru yürümeye başladı.
"Neye benzediğini söylersen aramanda sana yardımcı olabilirim." Adımlarımı hızlandırıp yanına yetişmiştim. Onunla birlikte başka insanların arasında olmak çok garip hissettirmişti. Bunu daha önce bir kez deneyimlemiştim ve nasıl sonuçlandığını çok net hatırlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gök ve Gece
FantasyCara'nın elinden alınan hayatı için intikam yemini ettiği adam, yaşadığı büyülü toprakların en büyük kabusuydu. Karanlığın Çocuğu. Kaderlerinin daha onlar doğmadan önce bir kehanetle birbirine bağlandığını bilmiyordu. Geçmişinin gölgesi olan bu ad...