🎼 Tim Booth, Angelo Badalamenti - Dance Of The Bad Angels
...Hayatımda gördüğüm en büyük ağaçtı. Normal bir ağaç olmadığını anlamam için ne olduğunu bilmeme gerek yoktu. Gövdesinin tam ortası çok minik bir mağara gibi yarılmıştı, buna rağmen ağaç sanki yaşıyormuş gibi gür ve ışıl ışıldı. Bütün dallarında sanki minicik ateş böcekleri uçuşuyormuş gibi canlı parıltılar vardı.
Ağacın hemen önünde doğal bir havuzu andıran çok minik bir gölet vardı. İki kişinin ancak sığabileceği parlak suları gecenin karanlığına rağmen ışıl ışıldı.
Kelimenin tam anlamıyla büyüleyiciydi.
Marvic tam da beklediğim gibi, teklifimi duyunca kaskatı kesilmiş, kesin bir dille reddetmişti. Onu öldürmeyi teklif etsem bu tepkiyi alamayacağıma emindim.
Gölgelerinin bütün odayı doldurduğu hararetli bir tartışmaya girmiştik. Yayılan karanlığına tepki vermediğimi gördükçe sanki korkmamı istiyormuş gibi gölgelerini tamamen bırakmıştı. Teklifimin ciddiyetini anlamamı istiyordu.Beklediği etkiyi alamamıştı.
Önüme gelen gölgelerini sanki bir ateşten çıkan rastgele bir dumanmış gibi havada salladığım elimle dağıtmaya çalıştığımı görünce gözleri dehşetle açılmıştı. Kısa bir an nutku tutulmuştu; karanlığından korkmuyor olmam onu hem öfkelendiriyor hem de kafasını karıştırıyordu.
En sonunda onu ikna etmekten vazgeçmiş, mola vermiştim. Sadece Hayat Ağacı'nı görmek istediğimi söylemiştim. Hatırlamadığımız geçmişimizde burada en az bir kez bulunduğumuzu biliyorduk. Belki de ruh eşi olduğumuzu öğrendiğimiz yer bu ağacın içiydi. Tekrar buraya gelmek, bir şeyleri anımsayabilmek için atılan gereksiz bir adım olabilirdi. Bunu en az benim kadar Marvic de biliyordu.
Gölgeleri için aynı şeyi söyleyemezdim. Beni de, gölün dibinde bizi bekleyen anıları da tanımıştı. Hayat Ağacı'nın altında gölgelerini harekete geçirecek bir şeyler yakalayabilirdik. En azından buraya beni getirmesi için Marvic'e söylediklerim bunlardı.
"Burası... Büyüleyici." Marvic'in yanından ayrılıp göletin etrafından dolaşarak ağaca yaklaştım. "Buraya geldiğini hatırlıyor musun?"
Olumsuz anlamda kafasını salladı.
"Seninle değil.""Ne?" Sesimdeki şaşkınlığı ve anlık dehşeti duyunca kaşlarını çatarak bakışlarını üzerimde topladı.
"Tek başıma gelmiştim. Merak etmiştim." Şaşırmama inanamıyormuş gibi hafifçe araladığı dudaklarıyla kafasını sağa sola salladı. İçimde uyanan anlık duygunun kıskançlık olduğunu fark edince biraz rahatsız oldum.
Ağacın gövdesindeki büyük yarığın önüne gelince duraksadım. Göletle arasında sadece iki adımlık bir mesafe vardı. Minik ışıltılar her yerdeydi, avucumun içiyle ağacın gövdesine dokununca adının neden Hayat Ağacı olduğunu anladım. Öylesine bir ağaca dokunmak gibi değildi, o canlıydı. Hayat taşıyordu. Yeni doğmuş bir bebeğin tenine dokunmak gibi hissettirmişti, aynı zamanda ölüm döşeğinde yüzündeki gülümsemeyle yatan birine dokunmak gibi... Hayat döngüsü böyleydi. Birileri doğar, birileri ölür. Her yaşama gözlerini açan bir canın yanında gözlerini o yaşama kapayan birileri olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gök ve Gece
FantasyCara'nın elinden alınan hayatı için intikam yemini ettiği adam, yaşadığı büyülü toprakların en büyük kabusuydu. Karanlığın Çocuğu. Kaderlerinin daha onlar doğmadan önce bir kehanetle birbirine bağlandığını bilmiyordu. Geçmişinin gölgesi olan bu ad...