🎼 Royal Deluxe - Bad
...
Marvic.
Çürümüş elini uzatarak havada açtığı geçidin içine girmeden önce olmayan yüzünü bana çevirdi. Bu geçitlerden hep nefret etmiştim. Eğer Meyrik ile gitmezsem kraliçenin uzun süredir uzak durmayı başardığım öfkesini üzerime çekerdim. Her zaman bir kuralı vardı; elçi reddedilirse geri dönüş yoktur.
Meyrik geçitten geçtiğinde elimi kaldırıp iki parmağımı birbirine vurdum. Ormanda çok uzun zamandır duyulmayan kuş sesleri her yere yayıldı. Cara benim gibi yalnız kalmayı haketmiyordu.
Şatonun girişinde beni bekleyen Meyrik, ağzı olsa gülümseyeceğine emin olduğum duruşuyla elini uzatarak içeri geçmemi işaret etti.
İçime derin bir nefes çektim. 'Kendi isteğinle geri geleceksin.' demişti Regina, bana geçirmek istediği tasmayı onun boynuna sarıp tahtına bağladığımda. Hoş olmayacaktı.
Burayı terk ettikten sonra yıllarca adımımı atmamıştım. Kalkanın zayıflamaya başladığını hissettiğimde bu topraklardan çıkan tehlikeli lanetlileri avlamak klasik bir gece eğlencem haline dönmüştü.
Cara'nın açlığı anlam veremediğim bir şekilde canımı sıkmaya başladığında, asla dönmeyeceğimi sandığım toprağa girip kırmızı yemişleri toplamak için iki kez düşünmemiştim. Sanırım gerçekten anıları tamamen silmek o kadar kolay değildi.
Büyük taht odasına girdiğimde duvarın iki yanına dizilmiş olan biçimsiz lanetlilerin bedenlerine bakmadan Regina'ya doğru yürüdüm. Bu şato... Bu taht odası... Anılar zihnime hızla dolarken yüzümü buruşturmamak için çabaladım. Regine kızıl saçlarının omuzlarından aşağı düşmesine izin vermiş, her zaman yüzünde olan baştan çıkarıcı ifadeyle beni süzüyordu.
"Düğününe beni çağırmamana üzüldüm sevgili Mephistopheles." Uykudan yeni uyanmış gibi çıkması için çaba harcadığı sesi taht odasına yayıldı.
"Sadede gel, Regina."
Topuklularının pürüzsüz zeminde çıkardığı sesten keyif alarak tam önümde durana kadar yürüdü. "Ne zamandır yüzünü göremiyorum ve bana söyleyeceğin ilk şey bu mu?"
Yüzüne yerleştirdiği sahte bir gülümsemeyle beni izliyordu; cevap vermek yerine bakışlarına ifadesiz suratımla karşılık verdim. Ellerimi arkamda bağlamıştım, burada olmanın bana verdiği hoşnutsuzluğu saklama gereği duymuyordum.
"Hepiniz, çıkın dışarı." Bakışlarını benden çekmeden odadaki lanetlilere seslenmişti. Kraliçelerinin emrini duyan bütün lanetliler sanki odada bir patlama olmuş gibi birbirlerini iterek kapıya doğru koşmaya başladılar. Kimisi yere düşüyordu, kimisi yanındakini itiyordu. Birbirinden farklı, şekilsiz onlarca lanetli apar topar kaçıyordu. Gördüğüm manzara karşısında yüzümü buruşturmamak için çaba harcamak zorunda kaldım.
Odada yalnızca Meyrik kalmıştı. Tahtın yanında, her zamanki yerine geçmiş, ayakta bekliyordu.
"Büyüyü bozamamışsın." Elbette buraya geldiğimiz an Meyrik'in Regina'nın zihnine her şeyi fısıldadığını biliyordum. "Ama kadın hala seninle."
Cara'nın varlığından haberdar olması hoşuma gitmemişti. Regina'nın Cara'yı kendine hedef seçip seçmediğini anlamaya çalışıyordum. Geçmişte birbirimize bağlılık yemini etmiş olmamız gerçeğini hala sindirememişken bu endişeyi suratıma yansıtmamak için daha fazla çaba harcamam gerekiyordu. Ona hissettiklerimi bencillik dışında bir kelimeyle açıklayamıyordum ve bu durum kendi varlığımdan iyice tiksinmeme sebep oluyordu.
Regina tahtına dönüp sessizliğimin ona verdiği zevkle gülümsedi. Büyü hakkında alabileceğim herhangi bir bilgiyi reddetmeyeceğimi biliyordu, bu avantaj ona zevk veriyordu.
"Bir anlaşma yapmak istiyorum."
Konuşmaya devam etmesi için başımı hafifçe indirip kaldırdım.
"Sana yapılan büyü hakkında bildiğim her şeyi anlatacağım." Bakışları ciddileşti. "Karşılığında, yıkılmak üzere olan kalkana dokunmayacaksın."
Kalkana dokunma niyetim zaten yoktu. Elbette iki diyar arasındaki engelin tamamen yok olması büyük sonuçlar doğuracaktı. Bu sonuçlar benim problemim değildi. Çıkacak olan olası savaş benim savaşım değildi; benim savaşım Konsey'leydi. Regina sadece gördüğü bütün riskleri ortadan kaldırmak istiyordu; beni.
"Kan sözleşmesi yapacağız. Sadece sözüne güvenmemizi bekleyemezsin." Cümlesini tıslayarak bitiren Meyrik'e gözlerimi çevirdim.
Kan sözleşmesinden dönmek, bozarsanız bilinmeyen bir laneti üzerinize çekmek demekti. Yaptığım hiçbir anlaşmadan dönmemiştim, şartlarını kendimce esnettiğim bazı anlaşmalarım olmuştu, parşömenler bunun en yakın örneğiydi. Ancak anlaşmayı daima tamamlardım. Regina bunu biliyordu, eğer kan sözleşmesine ihtiyaç duyuyorsa kalkanın kalkmasını sandığımdan daha çok istiyor olmalıydı.
Meyrik ben bu topraklara adım attığımdan beri Regina'nın yanında, onun sağ kolu olan kahiniydi. Muhtemelen onun sadakati Regina'nın umurunda değildi, Meyrik korktuğu sürece zaten ona sadık kalacaktı. Kellesinin tehlikede olduğuna emin olduğunda kraliçesine ihanet etmemek için bir sebebi olmadığına inanıyordum. Bu durumda, beni kalkan için bir tehdit olarak görüyor olmalarını Meyrik'in görülerine bağlayabilirdim.
"Alacağım karşılığın buna değeceğini bilmeden kan sözleşmesine imza atmam."
Regina bir süre ciddiyetimi kavramak istiyorcasına yüzümü inceledikten sonra konuşmaya başladı.
"Sana anılarını nereye sakladıklarını göstereceğim."
Çenem kasıldı. Arkamda yumruk yaptığım ellerimin içinde gölgelerim dolaşmaya başlamıştı. Büyü hakkında bildiklerini anlatacak olmasıyla 'nereye sakladıklarını' gösterecek olması bambaşka iki şeydi. Şu ana kadar aradığım çözüme neden ulaşamadığımın kanıtıydı. Anılarımı silmemişlerdi, saklamışlardı.
"Kabul ediyorum."
Meyrik'in elini sallamasıyla tahtın yakınındaki masada sözleşme kağıdı belirdi. Regina oturduğu yerden kalkıp masaya doğru ilerlerken pürüzsüz zeminde çıkan adım sesleri odada yankılandı. Gözlerimi sözleşmeden ayırmadan masaya yaklaştım.
Regina'nın bana uzattığı bıçağı alıp avucumu kesmeden önce aldığım karardan pişman olmamayı umut ettim.
Sıktığım avucumdan damlayan kanlar kağıda ulaştığında şekil alarak ismimi yazdılar. Marvic Mephistopheles. Bu ismi görmek her zaman yabancı hissettiriyordu. Peşimi bir türlü bırakmayan bir katilin adı üzerime yapışmış ve beni lekelemiş gibi hissettiriyordu.
Regina yaptıklarımı aynı şekilde tekrarladı. İkimizin imzası da kağıda oturunca sözleşme hızla kapanıp mühürlendi. Avucumda açtığım yara çoktan kapanmış, ardında sadece kan lekesi bırakmıştı.
Kafamı kaldırıp içime derin bir nefes çektikten sonra bakışlarımı Regina'ya çevirdim.
"Gidelim."
Meyrik çürük ellerini kaldırarak dalgalı ve bulanık bir suyu andıran geçidini açtı. Regina hiçbir zaman dumanlarımla yolculuk etmeyi sevmemişti. Bence sadece korkuyordu.
Geçitten, önce Regina'nın geçmesini bekledikten sonra gözlerimi Meyrik'e çevirdim. Ondan önce geçmeyeceğimi anladığında ağzından öfkeli bir homurtu çıkararak geçitten içeri adımını attı.
İçime derin bir nefes çekip, geçmişin ilk perdesini aralamak için bilinmeyene yöneldim.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gök ve Gece
FantasyCara'nın elinden alınan hayatı için intikam yemini ettiği adam, yaşadığı büyülü toprakların en büyük kabusuydu. Karanlığın Çocuğu. Kaderlerinin daha onlar doğmadan önce bir kehanetle birbirine bağlandığını bilmiyordu. Geçmişinin gölgesi olan bu ad...