🎼 Saint Mesa - Lion...
Marvic'in gölgeleri etrafımızdan silinirken ağaçlık bir alanın içerisinde belirdik. Beni de yanında getirmeyi bu kadar kısa sürede kabul etmiş olmasına inanamıyordum. Eşlik bağı sebebiyle aramızdaki sessiz kaçışın etkisinden olsa gerek, benimle eskisi gibi inatlaşmıyordu.
Elini belimden çekmeden gözlerini bana çevirdi. Boştaki elinin parmaklarının dışıyla yanağımı okşarken konuşmaya başladı.
"Bana bir söz vermeni istiyorum Carissima."
"Nedir?"
"Burada kal. Kimsenin buraya geçmesine izin vermeyeceğim."
"Seni izlemek için gelmedim, Marvic. Yardım edeceğim."
Gözlerini kapatıp sakin kalmak için çaba sarf ediyormuşçasına çenesini sıktı.
"Sadece bir kez, Cara. Bir kez, sözümü dinle." Sesine öfkesini yansıtmamak için ne kadar çaba harcasa da dişlerinin arasından tıslayarak konuşuyor olması bunu imkansızlaştırıyordu.
İtiraz etmek için ağzımı açtığımda yüzümde tuttuğu elini çeneme indirip parmaklarıyla yanaklarımı avuçladı. Şaşkınlık bedenimi sararken dilim tutulmuş gibi gözlerinde dolaşmaya başlayan gölgelerini izliyordum.
Yüzünü yüzüme o kadar yaklaştırdı ki, konuşurken verdiği sıcak nefes dudaklarımı okşuyordu.
"Buradan başka bir yere bir adım bile atmayacaksın."
Ellerini sıkıca tuttuğu yanaklarımdan çekmeden önce dudaklarıma yavaş ama kısa bir öpücük bıraktı.
Arkasını dönüp ağaçlık alanın bitişinde başlayan çorak araziye doğru yöneldi. Gölgeleri ve isli dumanları hemen arkasından onu takip ederken attığı her adımda iyice büyüyor, irileşiyordu.
Beni bıraktığı yerde sanki kilitlenmiş gibi kalan bedenimi sonunda hareket ettirebildiğimde Marvic bomboş gözüken toprak alanın içine girmişti. Gözlerimi üzerinden alamıyordum. Arkasından havaya doğru dans ederek yayılan gölgelerine hayranlık ve korkuyla baktım.
Marvic iyice uzaklaştığında, önündeki havada görünmez bir kalkan zorlanıyormuş gibi dalgalanma oldu. Hemen ardından ikinci bir dalgalanma daha geldiğinde, önümün boş bir araziden ibaret olmadığını, lanetlilerin kalkanının yanında durduğumuzu fark ettim. Kalkan yalnızca iki toprak arasındaki geçişi engellemiyordu, kelimenin tam anlamıyla iki diyarı birbirine görünmez kılmıştı.
Marvic'in önündeki havada oluşan üçüncü dalgalanmanın sonunda açılan küçük, ışıklı çatlağın ardından adını bile bilmediğim bir yaratık kendini ileriye doğru attı. Ardında bıraktığı çatlak kapanmak için titrerken aynı yaratıktan onlarcası çatlağı zorlayarak kapanmasına engel oldu; birer birer bu tarafa geçiyorlardı.
Çatlağın birkaç metre ilerisinde yeni bir çatlak açıldı; ve bir tane daha. Onlarca çatlak yavaş yavaş açılırken kalkanın dalgalanması aralıksız devam ediyordu. Açılan yerlerden onlarca farklı yaratık bir bir kendini kalkanın öbür tarafına atıyordu.
Marvic yalnızca sakince kalkana doğru ilerliyor, kabarıp metrelerce yüksekliğe ulaşmış gölgeleri de onu takip ediyordu. Belindeki kılıcı çaprazda tuttuğu eliyle çıkarıp havada bir tur çevirdikten sonra yanına indirdi, yürüyüşünü hiç bozmamıştı.
O an, ne yapacağını anladım. Kan anlaşmasını bozmayacaktı. Kalkana dokunmayacaktı. Kalkandan geçen her bir yaratığı tek tek öldürecekti; ortada bir ordu kalmayana kadar devam edecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gök ve Gece
FantasyCara'nın elinden alınan hayatı için intikam yemini ettiği adam, yaşadığı büyülü toprakların en büyük kabusuydu. Karanlığın Çocuğu. Kaderlerinin daha onlar doğmadan önce bir kehanetle birbirine bağlandığını bilmiyordu. Geçmişinin gölgesi olan bu ad...