🎼 Highly Suspect - Natural Born Killer
...
Bütün salona derin bir sessizlik hakimdi. Hiçkimse kılını bile kıpırdatmadan, onun dikkatini çeken kişi olmamak umuduyla titreyerek bekliyordu. Ne o güçlü büyücülerden ne de Konsey üyelerinden biri öne doğru adımını atmamıştı.
"Lafı uzatmadan konuya gireceğim." Gür ve derin sesi bütün salonda yankılandı.
"Benden bir şey aldınız." Kendinden emin adımlarla masalardan birine yaklaşıp, önüne gelen ilk şarap bardağını eline aldı. Bardaktaki sıvıyı elinde hafifçe çevirdi, küçük bir yudum alıp tekrar salonun ortasına doğru ilerledi.
"Ve ben onu geri istiyorum." Çarpık gülüşüyle Titus'un gözlerinin içine bakıyordu. Gülüşüne rağmen çenesindeki ritmik kasılmalarla gerginliğini - ya da öfkesini - gizlemesi imkansız hale geliyordu.
Valery kolumu tutup sessiz ve yavaş hareketlerle beni arkasına doğru itti. Diğer Konsey üyelerinden daha uzaktaydık, o yüzden gözleri bizim üzerimizde değildi.
Valery'nin tamamen arkasında kaldığım için salonda olup biteni göremiyordum, merakıma ve öfkeme engel olamayıp kafamı Valery'nin kolundan onu görebileceğim kadar çıkardım.
"Senden hiçbir şey çalmadık."
Titus sonunda sesi çıkan ilk Konsey üyesi olmuştu. Diğer Konsey üyelerinin yüzünde yalnızca dehşet ifadeleri vardı. Bütün bu topraklarda yaşayan insanların güvenlikleri ve geleceklerine dair sırtlarını dayadıkları, yenilmez büyücüleri tek bir kişinin önünde böyle çaresiz görmek kolayca yutabileceğim bir şey değildi. Hiçkimsenin onu durdurmaya kalkışmıyor olması Marvic'in içimde yarattığı korkudan çok daha rahatsız edici hissettiriyordu.
Marvic kısık sesle kısa bir kahkaha attı.
"Bana yalan söylemek çok akıllıca bir hareket değil, ihtiyar. Bunu biliyorsun."
İşaret parmağıyla kafasını işaret ederek başını sağa sola salladı. Aklını kaybetmiş bir insan gibi hareket ediyordu, tehlikenin kokusu neredeyse bütün salonda elle tutulur haldeydi.
"Benden ne çaldığınızı çözene kadar, sizden kadim büyü parşömenlerinizi istiyorum. Hani o yıllardır benden ve diğer bütün büyücülerden saklayıp kaçırdığınız, kendinize sakladığınız minik büyülerden bahsediyorum."
Marvic'in sarkastik sözlerinin ardından salondaki birkaç büyücü gözlerini kocaman açmış, kendi aralarında fısıldaşmaya başlamışlardı.
"Parşömenlerin kalede olmadığını var sayıyorum. Olsalardı şu an elimde olacağını hepiniz biliyorsunuz."
Bu sefer Konsey üyelerine değil, salondaki diğer misafirlere sesleniyordu, parşömenlerin var olduğunu dahi bilmeyen bütün o misafirlere...
"Bana parşömenleri getirin. Ben de bu şehri hepinizin üzerine yıkmayayım. Bir hafta süre veriyorum." Tek kaşını hafifçe kaldırdı. "Bir hafta içinde birkaç kağıdı bulabilirsiniz, değil mi?"
Konsey'den hala ses çıkmıyordu. Her biri ciddi yüz ifadeleriyle Marvic'in sağa sola tehditler yağdırmasını seyrediyorlardı.
"Ah, unutmadan..." Hala elinde tuttuğu şarap kadehini öylesine bir kol hareketiyle yere fırlattı; bardağın kırılmasıyla birlikte saçılan cam parçalarından kaçmak için birkaç kişi elleriyle yüzlerini korumaya çalışıyordu.
Gözleriyle salondaki bütün insanları tek tek incelemeye başladı, sırayla herkesi tarıyordu. Gözleri Valery'nin gözleriyle buluşunca durdu. Minik gülümsemesiyle birlikte yavaş ama emin adımlarla bize doğru yürümeye başladı. Salondaki herkes, attığı her adımda üzerine bastığı cam parçalarının iyice kırılıp ufalanma seslerini dinliyordu.
Kafamı Valery'nin arkasına geri soktum. Ondan bir adım geride kalana kadar fark etmeden uzaklaşmıştım. Hızla alıp verdiğim nefeslerimin arasından bize yaklaşan adım seslerini dinliyordum.
Marvic, Valery'ye doğru son adımını atınca Valery istemsizce geriye doğru adım attı. Marvic'in burnundan bu geri adımın hoşuna gittiğini ifade edercesine sesli bir nefes çıktı.
"Valery, ne çok zaman geçti, değil mi?"
Valery cevap vermemişti, çenesini yukarıya doğru kaldırmış, doğrudan Marvic'in gözlerine bakıyordu. Valery gibi iri bir adam, Karanlığın Çocuğu'nun önünde küçücük kalmıştı.
Marvic'in gözleri, Valery'nin omzunun üstünden benim gözlerimle buluştu. Simsiyahtı. Gözbebeğini seçemeyeceğim kadar siyahtı.
Gözlerimi kaçırmadım, bana sonsuza kadar sürmüş gibi hissettiren bir süre boyunca gözlerimiz birbirinden ayrılmadı. Ne gördüğümü bilmiyordum, bildiğim tek şey bir türlü ondan gözümü alamadığımdı.
Yavaşça dudaklarını araladı, anlık bir duraklamanın ardından konuşmaya başladı.
"Ve sen..."
"O benimle." Valery sert bir şekilde sözlerini kesmişti. Marvic Valery'nin cesaretine inanamıyormuş gibi kısa bir bakış attı.
Gözlerini tekrar bana çevirdi.
"Yeni oyuncağın mı?" Bana bakıyor olmasına rağmen konuştuğu kişi ben değildim. Valery yine cevap vermemeyi tercih etti."Daha önce sesini duyduğumu bile hatırlamıyorum Valery. Hep fısıltılar... Sadece fısıltılar... Bugün ise büyük adam olmaya karar vermişsin. Anlaşılan gereken tek şey yeterli bir tetikleyiciymiş."
Dudaklarını birbirine bastırmış, gözlerini kısarak beni incelemeye devam ediyordu. İnip kalkan belirgin adem elmasına gözlerim takıldı.
"O halde bunun parşömenleri bana getirmeniz için de yeterli bir tetikleyici olacağına inanıyorum."
Bir göz kırpma süresi içerisinde, Valery'nin önünde duran Marvic siyah ve yoğun dumana dönüşerek tam önümde tekrar belirdi. Yüzlerimizin arasında yalnızca birkaç santim vardı.
Kolumdan tutup beni de o yoğun dumanın içerisine kendisiyle birlikte çektiğinde sadece Valery'nin 'hayır' diye haykırdığını duymuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gök ve Gece
FantasíaCara'nın elinden alınan hayatı için intikam yemini ettiği adam, yaşadığı büyülü toprakların en büyük kabusuydu. Karanlığın Çocuğu. Kaderlerinin daha onlar doğmadan önce bir kehanetle birbirine bağlandığını bilmiyordu. Geçmişinin gölgesi olan bu ad...