Fısıltı | 63

3.3K 319 238
                                    

🎼 STARSET - My Demons

...

Valery o lanetli ağzını tekrar açmak üzereyken üzerine bütün öfkemi kusmak istercesine alevlerimi püskürtmüş, pencereden dışarı kendimi hışımla atmıştım. Oda sadece bir kat yüksekteydi, çatıdan aşağı havanın yardımıyla yumuşak bir iniş yapmak hiç zor olmamıştı.

Bir kubbe gibi bütün şehrin üzerini kapatan kalkanın her yanını Marvic'in karanlık gölgeleri sarmalamıştı. Gök, tamamen karanlığa bürünmüştü. Bir kabustan çıkıp gelmiş bir sahne gibi, üzerimizde bir hiçlik uzanıyordu.

Sokağa adımımı atar atmaz bütün gücümle şehrin çıkışına doğru koşmaya başladım. Üzerimde ince bir gecelikten başka bir şey yoktu, soğuk hava tenimi ve çıplak ayaklarımı bir bıçak gibi kesiyordu. Yanından geçtiğim muhafızlar bana anlamsız bakışlar yöneltse de umursamadım, önüme denk düşen bedenleri tek tek omuzlarından iterek yokuştan aşağıya, meydana doğru koşuyordum.

Kapıya yaklaştıkça ana sokak kalabalıklaşıyordu. Muhafızlar her yana dizilmiş, devasa şehir kapısının ardındaki tehdit için tedbir alıyorlardı.

"Durdurun onu!" Arkamda, çok gerilerde birinin bağırdığını duydum. "O kadını durdurun! Kapıya yaklaştırmayın!"

Yakala emrinin kim için verildiğini anlamak muhafızlar için zor olmamıştı. Kapıya doğru hışımla koşan, buraya ait olmadığı her halinden belli olan tek kişi bendim.

Koşarken kolumu tutup beni çekmeye çalışan muhafızın yüzüne attığım yumruk, zihnimdeki son sisi de dağıttı. Öfke... Öfke dolmuştum. Beni bir oyuncağa çevirmişlerdi. Özgürlüğümü, benliğimi benden almaya çalışmışlardı.

Elinden kurtulduğum her muhafızın yerini başka bir muhafız alıyordu. Avuçlarımın içine dolan alevleri önüme gelen her zırhlı adama yöneltiyordum. Kapı, artık görebileceğim kadar yakınımdaydı.

Son kez, her şeyim buna bağlıymış gibi ağzımdan dökülen çığlıkla birlikte kendimi muhafız kalabalığından sıyırdım. Hedefine odaklanmış öfkeli bir boğadan farkım yoktu. Çok yakındım... Kapıya çok yakındım. Önümde kimse kalmamıştı.

Üzerime atlayan ağır bir cüsse ile birlikte yere kapaklandım. Bir elini belime sarmış, diğer eliyle sırtımdan beni yere doğru itmeye çalışan adamın altından kurtulmak için çırpınıyordum.

"Sakin ol, Cara. Sakinsin. Artık sakinsin." Valery ve onun melodik sesi yine kulağıma dolarken, zihnimi sislere boğmamak için derin bir çığlık attım. Bu işkenceye daha fazla katlanamazdım.

Çığlığım sessizliğe gömülmüş alanın içerisini bir bıçak gibi kesti. Kollarımı arkamda birleştirmişti, kalkmama izin vermiyordu.

Kapının hemen ardından, hem tanıdık hem de bir o kadar yabancı bir ses geldi. Sakin ancak tehditkardı. Çığlığıma cevap verenin kim olduğunu biliyordum, zihnim ne kadar karışık olsa da bu sesin sahibini benden söküp almaları için bütün hayatımı zihnimden kazımaları gerekirdi. Vücudumun ürpermesine sebep oldu, çırpınmayı bırakıp gözlerimi hala kapalı olan devasa şehir kapısına yönelttim.

"Carissima..." Bu ses sadece Marvic'e ait değildi, kendi kalın ve derin sesinin ardında çok daha başka bir ses, korkunç bir yankı vardı. "Dorsum accipiam."

"Marvic!"

Seslenmemle birlikte üzerimizi kaplayan geniş kubbe, gölgeler sıkıştırdığı için tekrar gürledi.

Valery'nin bileklerimi sıkan eli kaskatı kesilmişti. Kapının ardındaki adamın kendisini duymasından korkuyormuşçasına, fısıldayarak konuşuyordu. Sesindeki melodik ton yerinde değildi, korkuyordu.
"Cara, sakinleş ve benimle birlikte geri dön."

Gök ve Gece Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin