3.0

155 14 0
                                    

Çığlıklar.

Hazan'ın kulaklarında yankılanan çığlıklar.

Sesi tanımıyordu, daha önce duymamıştı. Fakat haftalarca kulaklarında patlayan çığlıklar sabah gözlerini açmasına neden oldu. Gerçek miydi, yoksa zihninin bir ürünü müydü, Hazan bunu bilmiyordu.

Aldığı ilaçlar onun fazla düşünmesini engelliyordu.

Kulaklarını kapamadı, sadece gözlerini açtı ve aydınlanmış odasına baktı.

Parmağından birkaç damla kan yastığına dökülmüştü ve saçları terden alnına ve boğazına yapışmıştı. Uzun süredir su içmediğini belirten boğazı kuraklıkla çatlamıştı. Hazan güçlükle yutkunduğunda bulunduğu pozisyondan çekildi ve yatağa sırtüstü yattı.

Onun varlığı gitmişti.

Zaten hiç de yanında olmamıştı.

Fakat Hazan, günler sonra ilk defa huzurlu uyuduğunu hissetti.

İlaç saati daha gelmiş olamazdı. Yerdeki neşteri gören hemşire asla Hazan'ın burada uyumasına izin vermezdi. Bu yüzden Hazan tansiyonun düşmesini bile umursamadan hızla yatağında doğruldu ve yere düşen neştere baktı.

Birkaç damla kan mermer zemine yayılmıştı ve kurumuştu.

Hazan neşteri çıplak ayağının topuğuyla yatağının altına iteledi. Sap kısmına dokunduğu için kendini kesmedi fakat neşterin sürünürken tiz sesi kulaklarını doldurdu. Sanki hemşire Hazan'ın bu hareketini bekliyormuş gibi birden odaya girdiğinde Hazan hızla kapıya doğru baktı.

Yatağın ucunda oturuyordu ve hemşire Hazan'ın ilk defa kendi hür iradesiyle tepki verdiğini gördüğünde ilk an şaşırdı. Fakat ardından yerde birkaç damla kurumuş kanı gördüğünde kaşları çatıldı ve "Ne oldu burada?" diye sordu.

Birkaç adımda Hazan'ın yanına geldiğinde elindeki tepsiyi masaya bıraktı.

Hazan cevap vermeyince, hemşire önce Hazan'a, ardından yorgandaki birkaç damla yana, yastığına bulaşan kana ve yerdeki kana baktı. "Hazan," dedi hemşire neler olduğunu tam olarak anlamayarak. "Bunu nasıl yaptın?"

Konuşsaydı karşısındaki insan onu dinler miydi?

Konuşsaydı karşısındaki insan ona inanır mıydı?

Hazan bu sorunun cevabını onunla günler geçirmesine rağmen bilmiyordu. Açıkcası umursadığı da söylenmezdi. Çünkü annesi ona hiç inanmamış ve onu hiç dinlememişti. Telefonundaki Gizli Sapık, onu dinlemiş ama son dediğine o da inanmamıştı.

Evet yalan söylemişti fakat bir kere olsun insanlar ona inansın istemişti.

Yalan olduğunu bilse bile.

Çünkü inanmak bazen doğruyu kabul etmek değildi, karşısındaki insana verdiğin değeri gösterirdi.

Gizli Sapık, hiçbir zaman Hazan'a bana güvenebilirsin dememişti fakat Hazan onunla aylarca konuştuktan sonra ona güvenebileceğini hissetmişti. Öyle ki, ona da açıklamıştı ama o da Hazan'a inanmıştı.

Fakat yine de yanına gelmişti.

Hissiyat olarak olsa bile.

Bu Hazan'a, onu affetmek için yeterdi.

Hemşire cebinden çıkardığı acil yardım butonuna bastığında dakikalar içinde doktorların odaya gireceğini Hazan pekâlâ biliyordu.

Konuşmak istemedi.

Ne yalan söylemek istedi ne de gerçeği.

Çünkü yine hiç kimse ona inanmayacaktı.

Odasını arayacaklardı ve günün ortasına bile gelmeden yatağının altındaki neşteri bulacaklardı. Belki de bu yüzden yalan söylemeye teşebbüs bile edememişti. Zaten Hazan, artık kendinden de vaz geçmişti.

XXOX | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin