1 Temmuz 2016, Türkiye
"Hazan Allen bize kim olduğunuzu söyler misiniz?"
Hazan karşısındaki beyaz önlüklü doktora baktı. Saatlerdir başında hissettiği sızı yüzünden yüzü acıyla kırışmıştı ve ne söyleyeceğini düşünmek bile başındaki acının sızısını arttırıyordu. Dakikalarca konuşmuştu, doktorlar onu dinlemiş ama istediklerini yanıtları alamadıkları için tekrar tekrar aynı soruyu sordurmuşlardı.
Hazan'ın elinde kurşun vardı önünde de kâğıt. Hazan'ın gözleri doktorlara odaklı olsa da elindeki kurşunla önündeki kâğıda rastgele çizikler atıyordu ya da Hazan böyle sanıyordu. Parmakları titriyordu, sık sık nefesler alıyordu.
"Hazan Allen bize kim olduğunuzu söyler misiniz?" Doktor sorusunu yinelediğinde Hazan kesik bir nefes verdi.
"Hazan Allen," dedi bitkin bir sesle. "On altı yaşındayım, İrlanda'dan buraya tedavi edilmek için getirildim." Hazan konuştukça sesi titriyordu. Korktuğu için değildi. Hazan korkmadığından emindi ama sesi titriyordu.
Ona verilen ilaçlar yüzünden olduğunu bilmiyordu.
"Devam et Hazan." Hemşire konuştuğunda Hazan göz ucuyla hemşireye baktı. Buraya kaçıncı gelişleriydi Hazan bilmiyordu lakin her seferinde o hemşire de yanındaydı.
"5 Şubat'ta kendime zarar verdiğim için hâlâ tedavi görüyorum. Daha ne kadar sürecek bilmiyorum. Doktorum sizsiniz, sanırım isminiz Tuncay Bey'di. Doğru mu hatırlıyorum Tuncay Bey?"
Doktor kafasını salladı. "Doğru Hazan Hanım, adım Tuncay."
Hazan doktorun yüzünde gördüğü olumlamayla rahat bir nefes verdi. Doktor onu onayladığı sürece buradan çıkacağını biliyordu ve doktorun istediği yanıtları vermek için saatlerdir çaba gösteriyordu.
"Daha ne kadar burada olacağım?" Bahsettiği hastane değildi, bulunduğu beyaz basık odaydı. Öncesini çok fazla hatırlamıyordu ama bu odaya girdiğinde içinde bir kasvet, başında da amansız bir sızı hissediyordu.
Tüyleri diken diken olduğunda odanın sıcak olmasına rağmen soğukluğa vurdu.
"Prosedür gereği birkaç soruyu daha yanıtlamanız gerekiyor Hazan Hanım."
Hazan kafasını salladığında gözleri önündeki kâğıda takıldı. Rastgele karalama yapmıştı ama belli belirsiz bir siluet ortaya çıkmıştı. Hazan bu kişiyi daha önce görmediğine emindi, hayalindeki biri değildi.
Rastgele çizilmişti.
Doktor da çizime baktığında kâğıda elini uzattı. "Bakabilir miyim?"
Hazan hiçbir endişe hissetmeden, "Tabii," dedi.
Doktor kâğıdı kendine çevirip baktığında gördüğü siluetle kaşları çatılır gibi oldu. "Bu bahsettiğiniz Chris Stewart mı?"
Çizimdeki kişi Chris değildi, Chris'in kumral saçları kıvırcıktı, bu çizimdeki dağınıktı ve kesinlikle kıvırcık değildi. Chris'in yüzü çizimdeki kadar keskin de değildi, uzaktan da yakından da Chris'le hiç alâkası yoktu.
"Hayır," dedi Hazan tereddütsüz. "Kim bilmiyorum, öylesine çizik atıyordum."
Çizim profesyonel değildi, öyle ki çok anlaşılır da değildi. Lakin doktor çizime baktığında kafasını salladı. "Başarılı bir çizim Hazan Hanım," dedi doktor Hazan'ı destekleyerek. "Belki de çizimi kendinize hobi edinmelisiniz."
Hazan'ın dudaklarına belli belirsiz bir melankoli gülümseme oluştuğunda utandığını hissetti.
Daha sonra Hazan ne hissettiğini fark ettiğinde kaşları şaşkınlıkla kalktı, ardından kalkık kaşlarını çattı ve kafasını belli belirsiz iki yana sallayıp aklındaki düşüncelerden kurtuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
XXOX | Texting
Teen FictionGizli Sapık: Beni arama, beni bulma. Sana demiştim. Beni öğrendiğin an bu biter. (11.56 PM) XXOX: Bitsin o zaman lanet olası, SEN KİMSİN (11.56 PM) XXOX: CEVAP VERSENE KİMSİN SEN (11.58 PM) Gizli Sapık: İntihar vesilen. :) (12.00 AM) Kurgu, olumsuzl...