" Gerek yok teyzecim, iyiyim ben. " dedim muhtarın eşine.
" Aman bir şeye ihtiyacın olursa söyle, çekinme. " diyerek kapıyı kapattı ve uyumam için odadan çıktı.
Emrah, sabah olunca beni evlerine getirmişti. Muhtarın eşi başta olmak üzre hepsi üzerime titriyorlardı. Sabah kahvaltıyı yaptıktan sonra biraz daha kendime gelmiştim. Her ne kadar
' İyiyim ' desem de beni bırakmamışlar, bu gece burada kalmam için ikna etmişlerdi.Muhtar kıraathaneye gitmiş eşide ev işleri ile uğraşıyordu. Emrah ise kahvaltıyı yapar yapmaz şehire gitmişti. Bana ' Akşama gelirim. Canın sıkılmaz demi? ' diye sormuş ve bilgi vermişti. Hal böyle olunca yalnız kalmıştım. Dün bütün gün uyuduğum içinde uykum yoktu.
Yerimden kalkarak pencereden dışarı baktım. Kar yine başlamıştı. Gözüm bir an için aynalı sehpanın üstünde duran çerçevelere kaydı. İlerleyerek çerçevelere yakından baktım. Nerdeyse tüm fotoğraflar da Emrah vardı. Ailenin tek çocuğu olduğu için baya üstüne düşüyorlar ve şımartıyorlardır onu diye düşündüm.
İlkokul ve ortaokul döneminde çektirdiği fotoğraflara baktıktan sonra çerçevenin birini elime alarak gülümsedim. Bu fotoğraf Emrah'ın sünnet fotoğrafıydı. 7 - 8 yaşlarındaydı ve acayip çelimsiz zayıf bir çocuktu.
Fotoğrafı yerine bırakarak başka bir çerçeveyi elime aldım. Bu asker fotoğrafıydı. Ellerini göğsünde birleştirmiş, kaşlarını çatmış bir vaziyette poz vermişti. Aşırı sert ve karizma çıkmıştı, tam bir asker gibi.
Diğer fotoğraflar ise yakın zamanlarda çekinmiş fotoğraflarıydı. Kilosu, sakalı, bıyığı şimdiki haliydi. Bir çok kişiyle fotoğrafı vardı ve bu kişiler ülkücülerdi sanırım. MHP bayrağını öperken, kurtla çektirilmiş fotoğraflar derken hepsine baktım ve yerime geçtim. O'nun da normal bir hayatı olduğunu bilmek ilginç gelmişti bana. Benim gözümde sadece geri kafalı, insanlarla uğraşan biri gibi görünmüştü gözüme.
...
Akşam olmuş ve hava kararmak üzereydi. Muhtar' da Emrah'ta henüz gelmemişlerdi eve. Muhtarın eşide uyuyorumdur diye rahatsız etmemişti beni. Akşam yemeği için ona yardım etsem iyi olacaktı. Beni misafir gibi görmediklerini biliyordum.
Tam odadan çıkacakken kulağıma gelen ezan sesiyle duraksadım. Pencereye ilerleyip camı açtım ve soğuk hava yüzüme akın etti. Emrah'ındı bu ses. Ezan okuyordu.
Gözlerimi kapatıp onu dinledim. Sesinin bu kadar güzel olduğunu hiç fark etmemiştim.Bazı kelimeleri uzatması, bazı yerlerde sesinin yükselip alçatması bu işi ilk defa yapmadığını gösteriyordu. Namaz kılarken görünce çok şaşırmıştım ama şimdi resmen şok olmuştum. Sesi kalbe dokunuyor, nakış nakış işliyordu insanın içine. Gözlerimi kapattım, ezan bitene kadar onu dinledim.
Kapıdan çıktığım anda muhtarın eşi ile karşılaştım. Elindeki tepsiyle bana gülümseyerek baktı ve " Nasıl oldun doktor bey oğlum? " dedi.
Hemen tepsiyi elinden aldım ve
" İyiyim teyzecim. Sayenizde çok iyiyim. " dedim ve salona yürüdüm. Gümüş tepsiyi yere bırakırken kadın da mindere oturdu ve derin bir nefes aldı. " Çok yoruluyorsunuz. " dedim.Gülerek, " Eee yapacak bir şey yok. Evin tüm işi benim üstümde. Sabah erkenden kalkar, uyuyuncaya kadar da hiç oturmam." dedi. Sitem mi ediyor, yoksa durumunu mu anlatıyor anlamamıştım. Anladığım tek şey anadolu kadınlarının işinin çok zor olduğuydu. Bunu bizzat karşımdaki bedende görüyordum. Elleri ve ayakları çalışmaktan nasırlaşmış, 50 yaşında olmasına rağmen nine gibi gözüküyordu.
" Emrah size yardım etmiyor mu ev işlerinde? " dedim yanına otururken.
Yine gülerek, " Nerdeee? Ne babası, ne o ev işi yapmaz. " dedi. Tam tahmin ettiğim gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TİRYAKİ ~ BxB
RandomTAMAMLANDI. Nefretten büyük bir aşka dönüşen sevda. Küçük bir köye atanan küpeli doktor ve köyün homofobik ağır abisinin hikayesi...