" Kaynana hiç sevmedi beni. " dedi Emrah elindeki ince belli çay bardağındaki çaydan bir yudum alarak. " Sevmez olur mu? Sadece yabancılara karşı biraz uzak. Sana olan bir şey değil. " dedim.
Haklıydı. Annem gerçekten de hiç sevmemişti Emrah'ı. Ben her ne kadar annemin Emrah'a karşı iyi düşündüğünü söyleselem de Emrah çocuk değildi. Net bir şekilde anlamıştı, her şeyi.
" Sırf senin annen olduğu için katlandım. Benden bir daha o eve girmemi isteme Feridun. " dedi.
" Bir gün daha sıkamaz mısın dişini? Benim için. Yarın zaten döneceğiz
köye. " dedim.Bana baktı ve " Senin için geldim buraya. Seni almadan da gitmem. " dedi. İşte şimdi sevinmiştim. Sevdiği için her türlü cefaya katlanan ve göz yuman birisi gerçekten de seviyordur. Emrah' da beni seviyordu ve benim için anneme bile katlanabiliyordu.
Kaşlarını çatarak camdan geçen insanlara baktı ve " Söyle bir daha ülkü ocakları hakkında konuşmasın. Sende şahitsin, tutamıyorum kendimi. " dedi. Asla ama asla laf ettirmiyordu davasına.
" Boşver. Ya hem bir insandan önemli mi bu partiler. Tamam anlıyorum destekliyorsunuz da bazen bu desteklemekten çıkıyor, kendinizi kaybediyorsunuz. " dedim. Hiçbir zaman anlamıyordum bu particileri. Hele bazı insanlar resmen tapıyordu. Kavga edip birbirlerini yaralayanları saymıyordum bile.
" Sen anlamazsın. Vatan, millet meselesi. " dedi.
Kimse göremeyeceği için masanın altından ayağımın ucuyla yavaşça dizine vurdum ve göz kırparak " Nasıl anlamam? Benden de önemli mi? " dedim.
Gülerek başını sağa çevirdi ve bana doğru yaklaşarak kısık sesle " Bozulma hemen. Benim vatanım sensin. " dedi. Arkasına yaslanarak bana kısılan gözleriyle gülümseyerek bakıyordu. Öyle bir bakıyordu ki aklından neler geçirdiğini tahmin edebiliyordum. Şuan masanın üstünden karşıya atlayıp dudağına yapışmamak için kendimi zor tutuyordum.
" Gidelim mi artık? " dedim.
Gitme lafını duyunca hemen morali bozulmuştu ama hava kararmak üzereydi. Sabahtan beridir bir cafede baş başa oturuyorduk. Elini kaldırarak hesabı istedi. O misafir olduğu için ödemeyi ben yapmak için ısrar etsem de asla izin vermemişti. Bu para konusu gerçekten de başımıza bela olacaktı. Her seferinde ondan geçinmek hoşuma gitmiyor ve rahatsız oluyordum.
...
Eve giderken Emrah yolda yürüyen insanlara tera ters bakıyordu. Erkeklerin giyimi, kızların hallerine anlam veremiyordu. Şehir böyle bir yerdi, hele ki İzmir. Görmediği için garibine gidiyordu tabi. Hele önümüzden geçen iki sevgili ellerindeki biralarla şarkı söyleyip sahilde yürürken Emrah tövbe çekerek başını diğer tarafa çevirmişti. Bende onun bu hallerine kış kıs gülmeden edememiştim.
Eve geldiğimizde annemin arkadaşlarıyla yemeğe çıktığını söylemişti babam. Ne yalan söyleyim çok sevinmiştim. Tabi Emrah bugün burada kalacağı için resmen kaçmıştı annem. Çok ayıptı yaptığı ama böylesi sanırım daha iyiydi. Aç kalmayalım diye yemekleri de önceden hazırlamıştı. Emrah'la babam salonda otururken bende bu yememeleri ısıtıyordum.
Yavaş yavaş sofrayı hazırlarken babamın elindeki tesbihi gördüm. Emrah'ındı bu tesbih. Gülerek onlara baktım ve elimdeki yemekleri masaya koyarak " Yemek hazır. " dedim. Emrah önce babamın kalkmasını bekledi ve sonra kendisi kalktı. Aynı şekilde yemek masasına da babamdan sonra oturmuştu.
" Ne oluyor bu boncuk? " dedi babam elindeki tesbihi incelerken. Babam normalde sevmezdi tesbihi. Hiç yakışmamıştı zaten elinede. Ben de sevmiyordum, yakın bir zaman da Emrah'a da bıraktırmak istiyordum bu tesbihi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TİRYAKİ ~ BxB
RandomTAMAMLANDI. Nefretten büyük bir aşka dönüşen sevda. Küçük bir köye atanan küpeli doktor ve köyün homofobik ağır abisinin hikayesi...