38. bölüm : VİCDAN MUHASEBESİ

2.3K 156 38
                                    

" Abi böyle olmaz, durdur arabayı ben inicem. " dedim sinirle arabayı kullanan adama. Kızı çok büyük bir hata yapmıştı ama böyle bir ceza verilemezdi. Adam hiç bir şey demeden arabayı sağa çekti ve nasırlı ellerinin arasından bir kaç tomar parayı bana uzattı. " Al bunu ona ver. Sakın ola yanılıpta köye gelmesin. " dedi. Konuşurken sesi titremişti.

Doktorluk hayatım boyunca bir çok kişinin bedensel olarak halsizliğini ve hastalığını görmüştüm ama bu adam resmen ruhsal olarak bitişinin bedene yansıma halini görüyordum. Hiç hak etmemişti böyle bir şey yaşamayı ve görmeyi.

" Daha 17 yaşında, çocuk. Nereye gider? Onun ailesi sizsiniz. " dedim.

" Benim öyle bir çocuğum yok. " dedi ve önüne döndü.

Kendimi çok kötü hissediyordum. Çünkü babası çok net bir dille konuşmuştu. Hiç bir şekilde affetmesi olası değildi. Bir baba veya anne evladını nasıl siler diye düşünsem de aklım karışmıştı. Daha fazla oylanmayıp hemen arabadan indim. 800 m ilerde karnını tutarak güçlükle yürüyen kızı gördüğümde bir nefes aldım ve hızlı adımlarla yürümeye başladım.

Aramızda bir kaç adım kalsa da fark etmemişti beni. Kolundan tutup onu durdururken, " Bıraaak " dedi kolunu silkeleyerek. Sanki gözü hiç bir şey görmüyormuşta ayaklarının onu götürdüğü yere gidiyordu. Tamamen soyutlamıştı kendini. Gözündeki yaş bile kurumuş ve kasları çatılmıştı.

" Nereye çocuk? " dedim sinirle.

Arkasını döndü ve isyan edercesine
" Ne var nee? " diye haykırdı.

Elimi yumruk yapıp işaret parmağımı kaldırdım ve " Bana bak çocuk, sana yardım etmeye geldim. Bağırma. " dedim.

" Erkek değil misiniz, hepiniz
aynısınız? " dedi kız yüzünü ekşitip.

" Tamam hata yapmış olabilirsin. Baban şuan sinirli ama biraz zaman geçince bu siniri geçecek. Affedecek seni. " dedim sakinleşerek. Bunu laf olarak söylememiştim, inanıyordum da. Kızın babası, kızına çok düşkündü. Eminim bir süre sonra affedecekti.

" Umrumda değil, sesim güzel. Şarkı söylemeyide seviyorum. Bakarım kendi hayatıma. " dedi.

" Saçmalama. Çocuksun sen çocuk. Ağzın süt kokuyor. Senin yerin kendi evin, ailenin yanı. " dedim.

Sokak ortasında tartışıyorduk. Gelip geçen araçların içindekiler dikkatli bir şekilde bize bakıyordu. Eminim dışardan garip görünüyorduk. Köylü bir kız ve kırmızı saçlı bir erkek.

" Ne evi be? Oh kurtuldum o izbe hayatını yaşamaktan. " dedi.

Yaşından çok büyük laflardı bunlar. Kız çoktan gemileri yakmış ve tüm köprüleri yıkmıştı. Ne desem fayda etmeyecekti. Şarkıcı olacağım hayaliyle kendi hayatını mahvedecekti.

" Yapma kardeşim. Gel dönelim köye. Benimle kal bir kaç gün. Ali'yi ararız. " dedim. Bu söylediklerimi nasıl yapardım bilmiyordum ama amacım sadece kızı yanlış yoldan döndürmekti.

Kız Ali'nin adını duymasıyla kaşlarını çattı ve " Kurtuldum o sümüklüden
de o köydende. " dedi ve başındaki yazmalı baş örtüsünü fırlatıp yürümeye başladı. Elleriyle saçlarını tarayıp savururken dehşetle ve gıptayla onu izliyordum.

Bir kaç saniye sonra yolun kenarına geçip elini kaldırdı ve otostop çekmeye başladı. Yanına bir araba durmuştu. Sinirli bir şekilde yanına giderken kız arabanın kapısını açtı ve " Ben bu yolda yürümeye hevesliyim doktor. " diyerek arabaya bindi. Araba hızla yanımdan geçip giderken olanlara hala inanamıyordum.

...

Ali'yi defalarca kez aramıştım ama telefonu açmamıştı. Çok sinirli ve öfkeliydim ona. Tüm suç onundu. On yedi yaşındaki bir çocukla birlikte olmuştu. Emrah'ın onun hakkında ki düşünceleri çok haklıydı. Asla ama asla bir pedofili suçlusuyla aynı evde kalamazdım. Şimdi düşünmem gereken şey köye nasıl döneceğimdi. Az bi yolum kalsa da arazi şartları kötüydü ve yorulmuştum. Emrah'ı arasam bi açıklama yapmak zorundaydım. Bu yüzden elçare Vural'ı aramaya karar verdim.

Yolun kenarından yürüyüp telefon elimdeyken bir araba yanıma doğru yanaşmıştı. Başımı çevirdiğimde Emrah'ın arabasını gördüm. Kaşlarım çatılırken muhtar arabadan inmişti. " Hayırdır oğlum, ne işin var buralarda? " diye sordu.

" Şehir hastanesinde işlerim vardı. Otobüs geç saatte kalkacağı için beklemek istemedim. " diyerek açıklama yaptım.

" Keşke söyleseydin işlerinin olduğunu. Ben getirirdim. " dedi.

" Zahmet vermek istemedim. " dedim.

Neyseki Vural'ı aramadan muhtar imdadıma yetişmişti. Vural'la uzun süredir konuşmuyorduk. Emrah'la aramızda ki ilişkiyi biliyordu ve onaylamıyordu. Bu yüzden ne ben ne de Emrah onunla iletişime geçmiyorduk.

" Siz iyi misiniz? Kötü gördüm. " dedim arabayı kullanan adama.

" Anladın tabi, doktorsun sonuçta. " dedi gülümseyerek.

" Hayrolsun? Sağlığınızla ilgili bir şey yoktur inşaallah? " diye sordum. Oldukça düşünceli ve sıkıntılı görünüyordu. Normalde yüzünden gülücük eksik olmayan adamı ilk defa soğuk görüyordum.

" Yok oğlum, sağlım iyi çok şükür. Sıkıntımın sebebi bizim oğlan... " demesiyle göğsüme bir ağırlık çöktü. İki gündür hiç görmemiştim onu. Telefonda konuşsak da gözümle hiç görmemiştim. Sağlığından endişe etmiştim.
" ... Bulduğumuz hiç bir kızı beğenmiyor. Yaşıda geldi geçiyor. Onun öğürleri ikinci kez baba oldu. " dedi başını hafif sola doğru çevirerek.

Kaşlarımı çatarak yanımdaki bedeni dinliyordum. Çok dert ediyordu babası bu durumu. Annesinin de babasının da torun istediğini anlamıştım. Çok üzülüyordum. Benim yüzümden bu insanlar hep torun hasreti çekip, tek evlatlarının mürüvetini göremeyeceklerdi. İçimi huzursuzluk kaplamıştı. Gözlerim yaşarırken derin bir nefes aldım. Vicdanım yüzünden aldığım nefes göğüs kafesimi acıtıyordu.

Ellerimle oynarken ve başımı önümden kaldırmadan " Belki birini seviyordur. " dedim titreyen sesimle.

Babası başını hafifçe sallamıştı. Sanki bu durumu fark etmiş ve anlamış gibi. Bizi bilmediğine emindim ama Emrah'ın birinden hoşlandığını net bir şekilde anlamıştı.

" Zaten tahmin etmiştim. Biz sorduk annesiyle, var mı bi kız diye ama bize yok diyor. Konusunu açtığımızda bile sinirleniyor. " dedi.

" Utanıyor olabilir. " dedim yine başımı önümden kaldırmadan. Adamın yüzüne bile bakamıyordum. Emrah'ı sevmemde yanlış hiç bir şey yoktu ama için rahat değildi. Bizim yüzümüzden çok iylik gördüğüm insanların yüzü hiç gülmeyecekti.

" Öyle. Bu yüzden senden bir ricam olacak oğlum. " derken başımı yerden kaldırdım ve muhtara baktım. Gözlerim dolmuştu.

" Önceden hiç iyi anlaşamasanız da şimdi aranızdan su sızmıyor. Yediğiniz içtiğiniz gayrı değil. Bi ağzını arasan bizim oğlanın. Kim miş bu kız. " dedi hevesle. Bunları söylerken bile yalvarır bir dille konuşmuştu.

Hiçbir şey diyememiştim. Ne diyebilirdim ki, zaten kandırıyorduk onları. Bi de tamam diyip yalan söyleyemezdim. Hem daha sonra ' Öğrendin mi 'diye soracaktı. O zaman ne yapacaktım?

Beden cevap alamayınca başını bana çevirdi. Sanki tekrar sorar gibi.
" Tamam abi. " dedim titreyen sesimle.

Muhtar benden bu cevabı almasıyla gülümseyerek önüne döndü. Morali yerine gelmişti. Biliyordu, güveniyordu bana. Bu işi halledeceğime emindi. Önüme dönüp bomboş yola bakarken göz yaşlarım içime akıyordu.

" Allah razı olsun oğlum senden. Senin sayende rahat bir nefes alabileceğiz. "

Kulağıma ilişen seslere artık dayanamıyordum, vicdanım ağır geliyor, taşıyamıyordum.

TİRYAKİ ~ BxB Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin