1 yıl sonra...
Tam 2 yıl geçmişti Emrah'la birlikte yaşamaya başlayalı. Bu sürede o çok değişmişti ve bu değişimi beni çok üzüyordu. Ben onsuz yapamazdım, ölürdüm. O benim bütün dünyamdı. O'da beni çok seviyordu. Benimle bir dakika geçirebilmek için bile ne fedakarlıklar yapmıştı ama şuan geldiğimiz noktayı anlıyamıyor ve inanamıyordum. Bana karşı çok uzak ve yabancılaşmıştı.
Son günlerde bomboş düşünceler yer ediniyordu beynimde. Sürekli eskileri duşünüp, kendimi sorguluyordum. Emrah'ı sevsem de aslında hiçte bana göre birisi değildi. Ben, modern bir ailede büyümüştüm. Ailem beni el bebek, gül bebek büyütmüş, bir dedigimi iki etmemişti. Ama Emrah'ın ailesi geleneklerine son derece bağlı insanlardı. O köyde büyümüşken, ben İzmir'de büyümüştüm. Bunu geçtim bizim hiçbir ortak yönümüz yoktu bile. En önemlisi ikimizinde erkek olmasıydı.
İkimizin hayatında da bu kadar farklılıklar varken, tüm bu farklılıkları bir kenara bırakıp birlikte yaşamaya karar vermiştik. O, çok koşmuştu peşimden. Bu aşka inandırmıştı beni. En başında ben ne kadar, ' Olmaz ' desem de o hiç geri adım atmamıştı. Aynı ailem gibi beni koşulsuz ve şartsız sevmişti. Bana ailemden biriymiş gibi hissettirmişti kendini. Çok sevmiş, el üstünde tutmuştu.
Ben galiba onun beni sevmesini sevmiş, o ise hayranlık duyduğu, ulaşmak istediği kişiyi elde etmek için sevmişti. Yani birimiz koşulsuz sevilmeye birimiz sevginin peşinden koşmaya alışkındık. Peki ama aşk bunun tam olarak neresindeydi?
Zamanında kendime, ' Seni ondan başka kimse bu kadar sevemez, dünya yıkılsa senin yanında olur. ' demiştim. Oysa ki annem, her şeyi önceden görmüş ve bilmiş gibi uyarmıştı beni. Dinlememiştim. Ben böylesine sevilmenin, önemsenmenin büyüsüne kapılmıştım.
Tahteravalliye dönmüştü bizim ilişkimiz. Bi en tepedeydik bi en aşağıda.
Son zamanlarda ne uyku uyuyabiliyordum, ne yemek yiyebiliyordum, çok da kilo vermiştim. Kendimi bu hale nasıl düşürdüğüme inanamıyordum. Burnu düşse yere değdi diye alamayacak olan ben, neler uğruna nelerden vazgeçmiştim.
Artık birlikte çıktığımız bu yolda sık sık yalnız kaldığımı hissediyordum. Emrah eve sadece gece geç saatlerde uyumak için geliyordu. Ben ise yapayalnızdım. Gece geldiği içinde haliyle doğru dürüst konuşamıyorduk. Sadece gündüz bir kez arıyor, ' İyi misin, bir şeye ihtiyacın var mı? ' gibisinden, yabancı sorular soruyordu. Mecburiyettendi oda. O, dimdik ayakta dururken yerlerde sürünen benmişim gibi hissediyordum.
...
Emrah, şimdi sanki beni eskisi gibi sevmez ve beğenmez olmuş gibiydi. Değişmişti. Tam olarak ülkü ocakları başkanı olup, itibar kazanıp, eli para tutunca başlamıştı bu değişiklik. Önce giyimi kuşamı, sonra altındaki arabası, sonra da hali ve tavrı değişmeye başlamıştı. Başta ondaki bu değişklik çok hoşuma gitmişti, sevinmiştim. Ama sonra beni beğenememeye, hatta aşağlamaya bile başlamıştı. Bir keresinde bir yemeğe gidecegimizde üzerimdeki kıyafetleri görüp yüzünü buruşturmuş ve ' Ya geçen aldığımız pahalı gömleği giysene, ben onu sana bu günler için aldım. ' bile demişti.
Bambaşka bi adam olmuştu adeta. Başlarda bana bayılan adam gitmiş, şimdi kusur arar olmuştu. ' Kilo mu aldın, spora başlasana. ' gibi şeyler söylüyordu. Ben ise onu kaybetmemek için sürekli alttan alıyor, bir dedigini iki etmiyordum. Huyuna gidersem yine eskisi gibi oluruz diyordum ama hiçbir şeyin düzeleceği yoktu.
Bu yaşadıklarım benim hiç hoşuma gitmiyordu çünkü bu ben değildim. Her şeye boyun egen bir yapıya sahip değildim. Bir insan kendisine niye bunları yapar, yaptırır ki diye düşünmekten kafayı yiyecektim. Ben dibe batarken o beni hiç görmüyordu. Halbu ki onun için hamur bile açmıştım. Onda da yaranamamıştım. O kadar uğraştığım şeyle dalga geçip gülmüş, sonra da kusur bulmuştu.
Gün geçtikçe aramızdaki hiçlik daha büyük bir yer kaplıyor ve işgal ediyordu. Artık tamamiyle farklı insanlar olmuştuk. O ailesiyle barışmış ve gidip gelmeye başlamıştı. Benden soğuma sebebini ailesi olarak düşünsem de bu tamamen kişisel düşüncemdi. Çünkü zamanında benim için ailesine sırtını dönen kişi de Emrah'tı. Şimdi ' Ayrılalım ' desem çok sevinecekti. Sanki omzunda zoraki taşıdığı yük gibiydim onun için.
Onu kaybetmemek ve terk edilmemek için her şeye göz yumar hale gelmiştim. Ne kadar kıskanç biri olduğumu bildiği halde televizyonda çıkan kadınlara ve kızlara bakıyor, gözlerini alamıyordu. Ben ise, kavga etmeyelim diye susuyor ve kendi kabuğuma çekiliyordum. Göz göre göre beni kaybetmek isteyen birine, beni bırakmasın diye ayaklarına kapanır hale gelmiştim. Gocunmuyordum bunu yapmaktan çünkü gurur murur kalmamıştı bende. Sanki beni terk ederse yapa yalnız kalacak ve tutunacak dalım kalmayacakmış gibi hissediyordum.
Kısacası beni kaybetmekten korkanla, beni kaybedeceği şeyleri, kaybetmek uğruna yapan aynı kişiydi. Ben bunu nasıl anlatayım bilmiyordum.
Ben ise benim olmayan birini kaybedeceğim diye değilde benim olmayan birinde kendimi bu kadar kaybettiğim için bu durumdaydım.
Kendi kendime hallolur, çözülür desem de Emrah'ın beni kazanmak için ne yapacağı hakkında hiç bir fikrim yoktu. Bunu yapmak için çaba gösterir miydi onu da bilmiyordum. Kafamın içinde kıyamet kopuyordu. Her şeye ' Tamam ' diyordum ama neye tamam dediğimi bende bilmiyordum.
İkimizde farklı bir sekilde tükeniyorduk bu hayatta; kimimiz doğru insanı beklerken, kimimiz yanlış insana katlanırken. Ve de ikimizde her şeyin bedelini ödüyorduk; bazen seçimlerimizin, bazen seçemediklerimizin...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TİRYAKİ ~ BxB
De TodoTAMAMLANDI. Nefretten büyük bir aşka dönüşen sevda. Küçük bir köye atanan küpeli doktor ve köyün homofobik ağır abisinin hikayesi...